Follow Life

Türk Motor Sporlarının Efsane İsmi Serdar Bostancı

ESKİŞEHİR

Adrenalin dolu anların, motorların gürültüsüyle buluştuğu yarış pistlerinde adını gururla duyuran Serdar Bostancı, 49 yıllık birikimiyle motor sporları dünyasında öne çıkan bir isim. Tutkusuyla sınırları zorlayan, başarılarıyla takdir toplayan ve yetenekleriyle genç nesilleri cesaretlendiren Bostancı, yarış dünyasının vazgeçilmezlerinden biri haline gelmiştir. Onun için Ralli sporu sadece bir tutku değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi. Ralli tutkunu olan bu deneyimli ralli pilotuyla gerçekleştirdiğimiz özel röportajda hem kendi kariyeri hem de geleceğin ralli şampiyonlarını yetiştirme misyonu hakkında heyecan verici detaylar öğreneceğiz.

Uzun yıllardır Türk motor sporlarında ve ralli şampiyonalarında başarıdan başarıya koştunuz. Bizimle otomobil sporlarıyla tanışma ve yola çıkış hikayenizi paylaşır mısınız?

Bu gerçekten uzun bir hikâye ve 1968 yılına dayanıyor.1968’de Türkiye’de yapılan ilk resmi ralli rahmetli Renç Koçibey ile Demir Bükey’in birlikte girdikleri ve Renç ‘in 34 KA 501 plakalı Anadolu’da kazandığı yarış. Ben 10 yaşında bir çocuk olarak o yarışı seyretmeye gittim. Ailesiyle birlikte o yarışı seyrettik. Renç Koçibey de tabi o yarışı kazandı. Ondan sonra hayatımın geri kalan kısmında hayalimde sadece yarışçı olmak vardı ve bu hayalimi de gerçekleştirdim. Aktif sporculukta 49. senem. Bu süreç nasıl devam etti onu da çok kısa özetleyeyim. Ben Renç’in o yarışını yaşadıktan sonra hiç işten kopmadım. Hep onları takip ettim. Öğrenciyken bile ehliyetimi alana kadar onlara servise gittim, gerektiğinde camlarını sildim, lastikleri taşıdım. 26 Eylül 1975’te ehliyetimi aldım. 29 Ekim 1975 tarihinde ilk rallime girdim. Tamamen amatör bir şekilde başladım. 

İlk yerli otomobil Anadol, o dönemde çok popülerdi ve Ford Otosan’ın Anadol Ralli takımı vardı. Renç Bey ilk ralliyi 1968’de Anadol A1 ile kazandı. Ondan sonra amatörlük, yarı profesyonellik derken Turgut Özal yönetiminden sonra birtakım şeyler değişti ve ülkemiz dünyaya açıldı. Türkiye sponsorluğun manasını öğrendi. O güne kadar sponsor kelimesinin karşılığını bilmiyorduk. Tütün firmaları, petrol firmaları, otomotiv firmaları geldi ve ben Marlboro pilotu oldum. 1984 senesinde Marlboro ve diğer sigara firmaları rekabet içindeydi. O dönem bütün dünyada Formula 1 için sigara firmalarının rekabeti vardı. Yani ben Marlboro pilotu iken Ali Karacan da Rothmus pilotu, Ali Demirci Camel pilotuydu. Ondan sonra hepsi Türkiye’ye geldi ve çok büyük bir dönüm noktası oldu. 

Daha sonra 1990 senesinde kendi takımımı kurdum. Hem yurtiçinde hem de yurtdışında yarışlar yaptım. 1991 senesinde Avrupa Şampiyonası yarışını kazanan ilk Türk pilot benim. Daha sonra 1992 yılında da bir daha kazanarak tesadüf olmadığını ispat ettik. 1999’a kadar aktif sporculuğa devam ettim. 1999’dan sonra da takım yöneticiliği yapmaya başladım ve 26-27 senedir takım yöneticiliğine devam ediyorum.

Şu anda Castrol Ford Team Türkiye’nin takım yöneticisisiniz, Ford ile buluşma nasıl gerçekleşti?

Hep bir aradaydık diyebilirim. İlk başta Anadol’la başladım. Sonra Sierra Cosworth vardı. Ben Ford ile devam ettim MK1 Escort, MK2 Escort, Sierra Cosworth. Sonra bir dönem rahmetli Mustafa Koç ile aynı takımda yarışıyorduk. En çok neyinizle gurur duyuyorsunuz derseniz istikrar ve sürekliliğimle diyebilirim. 1990’da başlayan bu serüven hâlâ devam ediyor. 

Sizin başladığınız yıllarda bu kadar popüler olmayan bu yolculukta ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

İlk 10 sene çok zordu. Yani ilk sponsorumun annem olduğunu hep söylüyorum. O sıralar biraz rekabetçi bir dönemdi. Bütün pilotlar aynı sponsorlardan destek almaya çalışıyorlardı. Ben şanslıyım ki önüm açıldı. 1985 ile 2005 arası Türkiye’de motor sporlarının önü çok açıktı. Motor sporlarında 7 tane fabrika takımı yarışıyordu. Çok büyük sponsorlar vardı. Motor sporlarıyla alakalı onlarca televizyon kanalı vardı. Türkiye’de değil dünyada da geri dönülmeyecek bir dönem. 1970’lerde otomobil sporuna olan ilgi %10- %20 civarındaydı. 1990 ve 2000’lerin başında %100’lere çıktı. Şimdi tekrar %60-%50’lere düşmüş. Aslında her spor böyle. Dünyada da futboldan başka hiçbir sporla ilgilenen yok. 

Takımı kurduktan sonra en büyük hayalim genç pilotlar, yeni şampiyonlar yetiştirmekti. Türkiye’de yapılmamış şeyleri yapmak, ilkleri başarmaktı amacımız. Bunları da büyük ölçüde başardık. 1998 senesinde ilk takımı kurduktan sonra bir Ford Ka Ralli Challenge diye organizasyon yaptık. 25 yaşın altındakileri tercih ettik. Şampiyonluklar devam etti. Benden sonra ikinci bir jenerasyon var.

Oğlunuz Murat Bostancı sizin izinizden giderek birçok şampiyonluk kazandı. Aranızda tatlı bir rekabet var diye düşünüyoruz. Boynuz kulağı geçti diyebilir miyiz?

Oğlum Murat Bostancı 1988 doğumlu. Üç kere Türkiye Ralli Şampiyonu oldu. Bir kere Avrupa kupası kazandı. Yani “Boynuz kulağı geçti mi?” sorusu işin egosal tarafı, espri tarafı. Fakat ciddi tarafı da var. Tabii ki boynuz kulağı geçti. Onlar bizden çok çok başarılılar. Benim 30 senede geldiğim yolu Murat belki 5 senede geldi. Murat’ın başka bir özelliği daha var.  Murat Türkiye’nin ilk ve tek Motor Sporları Mühendisli'ni İngiltere  Oxford Üniversites'nde okudu. Takımı ona devretme süreci yaşıyorum. Genç pilotların koçluğunu tamamen o yapıyor, o ilgileniyor. Geçtiğimiz hafta sonu Dünya Ralli Şampiyonası’nda Ali Türkkan isimli genç pilotumuzla üçüncülük aldık. Çok önemli bir derece. 

Ralli sporu genel hayatınızı nasıl etkiliyor? 

Ben bu yaptığım işe hobi denildiği zaman kızıyorum. Yani hobi nedir? Balık tutmak, kayak yapmaktır. Bu spor benim için o kadar basit değil. Tamamen yaşam biçimi, hayatımın ta kendisi.  

Eşiniz de destekliyor mu bu sporu? 

Ben zaten eşimle sporun içinde tanıştım. Eski şampiyon kopilotlardandır. Bugünlere gelmemdeki desteği çok büyük. Hani her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır derler ya, gerçekten örnek gösterilecek bir hikayedir.

Yarışlara hazırlık süreci nasıl işliyor; yarış esnasında, araç içindeki süreç Pilot ve Copilot için nasıl ilerliyor? 

İnsanlar genelde tek bir kahraman görürler. Pilotu kahraman olarak görürler. Halbuki çok fazla sayıda gizli kahraman vardır.  Ekibimizde şu anda toplam 85 kişi var. Gizli kahramanlar sayesinde şampiyon pilotlar çıkabiliyor. Otomobilin hazırlanmasında, otomobilin yarış esnasındaki servisine, otomobil ayarlarının doğru yapılmasından lastik seçimine bunların hepsini çok önemli konular. Özellikle kopilot çok önemlidir. Yönetilmesi zor bir pilotun kahrını çeker. Pilotlar genellikle egoları yüksek kişilerdir. 

Şu an Türkiye’de ralli, daha da genellersek motor sporları sizce ne durumda?

Bugünlerde ne yazık ki çok iyi durumda değil. Herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor. Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu çok gayret ediyor bu sporu iyi bir yere getirmek için. Fakat Türkiye’nin ekonomik koşullarını görüyorsunuz. Şöyle söyleyeyim, 1990’lı senelerin başında Türkiye’de 7 tane fabrika takımı vardı. Bugün sponsorluk anlamında hiçbirisi yok. 2003-2004’ten sonra patlama noktası 2010 falandır. Türkiye’de Formula 1 vardı. Onlarca sene yapıldı. Dünya Ralli Şampiyonası (WRC), Avrupa Ralli Şampiyonası (ERC), Kıtalararası Ralli Şampiyonası (IRC) vardı. Saydığım tüm yarışlar Türkiye’de yapılıyordu. Şu anda bir tanesi bile yok. Bizim şu anda bir dünya şampiyonası programımız var. Ben bizim tarafla ilgili çok mutluyum.  Sponsorumuz asla kaybolmuyor. Desteklerini tam olarak görüyorsunuz. Hepsi bize inanıyor, güveniyor ve bizi destekliyorlar.

Otomobile ilgi duyan, otomobil sporuyla ilgilenmek isteyen herkes bunu yapabilir mi? Kısaca öğrenmek için ilgi yeterli mi yoksa bir yetenek de gerektirir mi?

Ralli sporu maliyetleri çok yüksek. Rakam vermekten hoşlanmam ama yani yarışılan otomobiller birkaç yüz bin eurodan başlıyor. 1 lastik 300-400 Euro civarı. Bir yarışta sadece minimum 10-12 lastik kullanıyorsunuz. Diğer maliyetler de aynen buna benzer. Ben Türkiye Ralli şampiyonu oldum. Oğlum da oldu. Bizim çatımız altında onlarca da Türkiye Ralli şampiyonu var. Ama Türkiye Ralli şampiyonu olmak bir şey değil. Bunun için çok özel bir yeteneğe veya çok özel bir kişi olmaya falan gerek yok. Yeterli imkanları bulursanız belli ölçüde antrenman testi yaparsanız neden olmasın? Bu işe kafayı takmanız, sevmeniz lazım. Bu işe gerçekten zaman ayırmanız gerekiyor. Kendinize iyi bakıyor olmanız lazım. Hep söylediğim bir söz vardır. Motor sporlarındaki en önemli, en değerli şey tecrübedir. Her şeyi paranızla satın alabilirsiniz. En iyi otomobili de en iyi lastiği de en iyi takımları da. Yarışıyorsunuz, dünyanın en iyi kopilotunu yanınıza para karşılığı oturtturursunuz. Ama tecrübe elde etmeden belli kilometre yapmadan, binlerce kilometre yapmadan başarılı olmak mümkün değil. Yetenek tabi ki önemli. Belli bir cesarete, belli bir yeteneğe sahip olmayan birisinin de ralli pilotu olması pek mümkün değil zaten. Ancak bu yeterli değil. Dünyanın en yetenekli, en cesur pilotunun bile çok iyi bir stratejisi olması lazım. Çok iyi teknikten anlıyor olması ve çok iyi bir ekibinin olması lazım. Sadece bir yanlış lastik seçimi dünyanın en hızlı pilotunu sonuncu yapabilir. Bir laf vardır: “Bir zincir  en zayıf halkası kadar sağlamdır.” Onun için motor sporlarında başarılı olabilmek için bütün halkaların son derece sağlam olması gerekiyor.

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.