Follow Life

Yılmaz Büyükerşen’in Kwai Köprüsü! - Tarkan Demir

ESKİŞEHİR

Eskişehir’in modern ve çağdaş yüzünün mimarı Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile sohbet etme imkanı bulduğum anlarda, dersinden keyif alan öğrenci moduna girenlerdenim…

Büyükerşen’in, ailesinin maddi imkansızlıkları yüzünden hukuk okumak yerine Eskişehir’de iktisat eğitimi almasıyla değişen kaderine öykündüğü, “O zamanlar her yerde üniversite yoktu ve sınavla üniversite kazanılıyordu. Sınavlara girdiğim dönemde iki kardeşim de sınavı kazanmıştı. ‘3 çocuğu nasıl okutacağım?' diye üzülen babamı görünce vazgeçmiştim” sözlerinin ete kemiğe bürünmesi…

Aslında, memleketine aşık, yerinde duramayan, yeniliğe açık bir eğitimcinin, bugün gıptayla bakılan bir Eskişehir yaratma serüveni oldu.

Dünyaya baktığım pencere, siyasal algılarım ve olayları tahlil etme yetimle; her Yılmaz Büyükerşen ziyareti, üniversite anfisinde ders anlatan hocanın kıvrak zekasıyla attığı çalımlara tanıklığımızı kutsadı.

Meslektaşlarım Zafer Çatel ve Sedat Aydoğan ile 15 Kasım’da ziyaret edip bir saate yakın sohbet etme imkanı bulduğumuz “Yılmaz Hoca”, Türk siyasal tarihinin özet tahlili ve Kwai Köprüsü örneğini odağına aldı.

Türk siyasal tarihini herkes kendi siyasi penceresinden farklı değerlendirebilir ancak Kwai Köprüsü filmine Türkiye denkleminden ışık tutmak, ancak Büyükerşen zekasının bir ürünü olur.

Oscar'a 1957 yılında 8 dalda aday olan, “En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü, En İyi Kurgu ve En İyi Müzik” dalında Oscar alan Kwai Köprüsü filmi, Myanmar’da savaşan bir grup İngiliz askerinin, 2. Dünya Savaşı’nda Japonlara esir düşmesini ve esir kampında adeta köleleştirilmesini ele alır.

Kwai Köprüsü, Tayland'da gerçekleşen 2. Dünya Savaşı sırasında bir dönem Japon İmparatorluğu tarafından işgal edilmiş olmasıyla biliniyor.  

Japonların kaybettikleri toprakları geri kazanmaları için tekrar çatışmaya girmeleri ve savaşın Kwai Köprüsü odağında şekillenmesini gösterir. Bu köprü, savaş sırasında bu inşaatta çalışan işçilerin büyük bir çoğunluğunun hayatını kaybetmesiyle tarih sahnesinde iz bırakır.

Kült filmler arasında ilk sıralarda gelen bu yapımla ilgili yayınlanan kaynaklarda farklı yorumlar bulunmakla birlikte özetle Myanmar’la Tayland’ı birleştiren demiryolundaki Kwai Köprüsü’nü İngiliz esirlere yaptırırlar.

Albay Nicholson başkanlığındaki esirler, Japonlar tarafından Kwai Nehri üzerinde bir köprü yapmak için görevlendirilir. Japon Albay Saito'nun amacı bu köprüyü kullanarak birliklere cephane taşıma konusunda avantaj sağlamaktır.
Albay Saito'nun işkencelerine dayanamayan İngiliz esir Albay Nicholson, bir süre sonra köprü yapımının emri altındaki mühendis ve askerler için de moral kaynağı olacağını düşünerek Saito'nun isteğini kabul eder.
Nicholson, düşmanlarının esiri konumunda olsa da Saito ve adamlarının yapabileceğinden daha iyi bir köprü inşa ederek onun ve adamlarının moralini bozmayı düşünmektedir.

İnşaat ilerledikçe Nicholson, köprünün düşmanına avantaj sağlayacağını unutur ve onu mükemmelleştirmek için elinden geleni yapar. Bu arada İngilizler, yapımı devam eden köprünün imha edilmesi için bir komando birliği görevlendirir.

Bir tarafta köprüyü tamamlamak için hayatları pahasına ve zor koşullarda çalışan İngiliz askerleri, diğer tarafta onların yapmakta olduğu köprüyü havaya uçurmaya çalışan İngiliz komandoları vardır.

İşte böylesine bir trajedi ve çelişkinin hikayesini dinlediğim Yılmaz Hoca’nın cümleleri ve zihnimizde bıraktığı izler, geriye ziyaret anısından daha çok, çıkarılmış bir ders haline dönüşüveriyor.

“Yılmaz Hoca” farkı da bu olsa gerek…

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.