Yine kısa çalışma ödeneği ilk defa bu dönem gündeme geldi. Yine kira sürelerine ilişkin, kira sözleşmelerinin uyarlanması ilk defa bu dönemde gündeme geldi. Yine bu dönemde vergiler ertelendi, uzaktan eğitim istisna iken, asıl oldu.
Ancak en çok tartışılan durum, son zamanda aşılama hususu oldu. Alman, Çin, Rus, İran menşeili aşıların etkinliği, insan sağlığı üzerinde zararları halen tartışma konusu… Ancak asıl tartışma, aşının zorunlu tutulmasının insan hakları ihlali yaratıp yaratmadığı konusudur. Pek çok birey sosyal, dini veya sağlık nedenleri ile zorunlu aşılardan kaçmaktadır. Konu çok boyutludur.
Öncelikle devletler aşıları neden zorunlu tutar? Bu duruma değinmek gerekir. Liberal anlayışa göre devletin birkaç görevi vardır: Devlet, aldığı vergiler karşılığında ülkesindeki bireylerin güvenlik, sağlık, eğitim ve sosyal gelişimlerini sağlar. Hal böyle olunca zorunlu aşının da toplum sağlığı bakımından önem arz ettiği, devletin vatandaşlarının sağlığını koruma politikası içinde değerlendirileceği de şüphesizdir. O halde devlet, toplum sağlığını korumak, sağlıklı nesiller yetiştirmek amacıyla bireylerin zorunlu aşılanması kararı alabilir, diğer aşıların yapılması noktasında da teşvik edici olabilir.
Özellikle bebekler için zorunlu tutulan aşılar yanında, COVID sürecinde ilk defa yetişkinler için bir aşının zorunluluğu gündeme gelmiştir. Türkiye'de 2011 yılında yalnızca 183 aile çocuğuna aşı yapılmasını reddederken 2017 yılında bu sayı 23 bine yükselmiştir. Bireylerin dini, sosyal veya sağlık nedenleri ile zorunlu aşılama ve özellikle de COVID 19 aşılarına karşı direnç gösterdiği görülmektedir. Peki zorunlu aşılama politikası hukuken insan haklarını ihlal eder mi?
Yasal düzenlemelerin kamu makamlarına, hangi koşullar ve sınırlar içinde kişilerin temel hak ve özgürlüklerine müdahalelerde bulunma yetkisi verdiğini açık biçimde göstermesi ve bu bağlamda müdahalenin muhataplarının buna ilişkin koşullar ile müdahalenin sonuçları açısından bir öngörüde bulunabilmeleri imkânını tanıması gerekir.
Gerek Anayasa Mahkemesi gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi pek çok kararında, kanuni dayanağının bulunması şartıyla, zorunlu aşılamanın yapılmasının mümkün olduğunu belirtmiştir. Zorunlu aşının, vücut bütünlüğüne orantılı bir müdahale olabilmesi bakımından böyle bir zorunluluğun yasal düzenleme biçiminde hayata geçirilmesi gereklidir. Ayrıca sadece zorunlu aşı uygulamasının değil, zorunlu aşının reddedilmesi durumunda uygulanacak olan idari yaptırımların da kanunda açık bir şekilde düzenlenmesi gerekir. Zorunlu aşı konusunda COVID aşısını reddeden bireylere idari yaptırım uygulanması bir çözüm olabilir. Buradaki amacın, toplum sağlığının korunması ve yasal şartları oluşması ile bireyin vücut bütünlüğüne müdahale yetkisi verilmesi olduğu unutulmamalıdır.