Müzik dünyasında adından söz ettiren genç keman virtüözü ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. Keman yolculuğuna henüz 10 yaşındayken Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda başlayan ve şu anda Almanya’daki Kassel Louis Spohr Müzik Akademisi'nde eğitimine devam eden bu yetenekli müzisyenle, müziğe olan tutkusunu, ilham kaynaklarını ve kariyerindeki önemli dönüm noktalarını konuştuk. Ailesinin ve çevresinin desteğiyle kemanla duygularını ifade etme yolculuğunu, genç nesillere nasıl ilham vermeyi hedeflediğini ve müzikal vizyonunu nasıl şekillendirdiğini bizimle paylaştı.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz, keman yolculuğunuz ne zaman ve nasıl başladı?
Keman yolculuğum çok küçük yaşlarda başladı, henüz 10 yaşındayken Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarında müzik eğitimim başladı ve bu süreç, müziğin duygusal ve ifade edici gücüne olan ilgimle şekillendi. Kemanı ilk elime aldığımda, onun sadece bir enstrüman değil, duygularımı dışa vurabileceğim bir dil olduğunu fark ettim. Sanatın içimdeki kaosu anlamlandırmama yardımcı olduğunu düşünüyorum, ki bu da bana hem müzikal hem de kişisel olarak büyük bir rahatlama sağlıyor. Ailem ve çevrem, sanatı bu kadar içselleştirmemde ve kariyerimde ilerlememde en büyük destekçilerim oldu. Eğitimim sırasında, özellikle sahne performansı ve teknik becerilerimi geliştirmeye odaklandım. Her zaman kemanın bana sunduğu farklı duygusal katmanları keşfetmeye çalıştım ve bu yolculukta HilaryHahn gibi büyük virtüözlerden ilham aldım. Bu ilham kaynakları sayesinde kendi sesimi ve stilimi bulma yolunda adım adım ilerledim. Özellikle keman, benim için sadece bir müzik aracı değil, aynı zamanda derin duyguları ifade etmenin bir yolu oldu. Her sahnede ve her eserde yeni bir şey öğreniyorum. Kemanın çok yönlülüğü, müziği keşfetme isteğimi daha da artırıyor ve beni sürekli olarak daha iyisini yapmaya teşvik ediyor. Müzik kariyerimde hedefim, sadece performanslarımda değil, aynı zamanda ileri de genç nesillere de ilham vererek müziğin birleştirici gücünü göstermek.
Eğitim hayatınız hakkında bilgi alabilir miyiz?
Eğitim hayatım müziğe olan tutkumun temelini oluşturdu. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda aldığım eğitimin benim için çok büyük bir önemi var. Burada keman tekniklerini öğrenirken aynı zamanda müziğin teorik temellerini de kavradım. Konservatuvarın disiplinli yapısı, müzikal becerilerimi en üst seviyeye çıkarmama yardımcı oldu. Eğitim hayatım boyunca, her geçen gün keman çalmanın sadece bir teknik beceri olmadığını, aynı zamanda kendini ifade etmenin bir yolu olduğunu fark ettim.Aldığım bu eğitim, beni uluslararası yarışmalara ve orkestralara hazırladı. Ayrıca profesyonel sahne tecrübeleri edinmeme olanak sağladı. Orkestrada çalmak, ekip çalışması ve birlikte müzik yapmanın ne kadar kıymetli olduğunu öğretti. Birlikte sahnede olmanın verdiği sorumluluk ve disiplin, kişisel gelişimime de katkı sağladı. Öğretmenlerimden aldığım geri bildirimler ve tavsiyeler sayesinde müzikte kendi tarzımı bulmaya başladım. Kemanın sadece bir enstrüman olmadığını, onunla duyguların en saf haliyle dışa vurulabileceğini öğrendim. Eğitimim halen devam ediyor ve bu süreçte her zaman yeni şeyler öğrenmeye ve kendimi geliştirmeye açık bir şekilde ilerliyorum. Eğitim hayatımda bir başka önemli dönüm noktası da Almanya'daki Kassel Louis Spohr Müzik Akademisi'ne kabul edilmem oldu. Burada, Annette Walther’in öğrencisi olarak eğitimime devam ediyorum. Walther gibi saygın bir keman virtüözünün rehberliğinde, teknik becerilerimi ve müzikal vizyonumu daha da geliştirme fırsatına sahibim. Almanya'daki bu eğitim süreci, hem Avrupa’daki müzik geleneğini yakından tanımama hem de uluslararası arenada kendimi geliştirmeme olanak sağlıyor. Kassel'deki eğitimim, müziğe bakış açımı daha geniş bir perspektifle şekillendiriyor.
Müzik yolculuğunuz boyunca, aileniz ve çevrenizden nasıl destekler ve yönlendirmeler aldınız?
Müzik yolculuğumda ailem her zaman en büyük destekçim oldu. Küçük yaşta müziğe olan ilgimi fark edip beni keman derslerine yönlendirdiler. Ailemin maddi ve manevi desteği sayesinde, eğitimime gönül rahatlığıyla odaklanabildim. Özellikle konserlerimde ve yarışmalarda yanımda olmaları, bana güç ve cesaret verdi. Çevremdeki öğretmenlerim, müzikal gelişimimde büyük rol oynadı; her biri bana yol gösterici oldu. Onların rehberliği, teknik becerilerimi geliştirmeme ve müzikal yorumlarımı derinleştirmeme yardımcı oldu. Aynı zamanda arkadaşlarım da bu süreçte bana hem destek oldular hem de ilham verdiler. Her adımımda çevremden aldığım bu destek, özgüvenimi artırdı ve beni daha büyük hedeflere yöneltti. Özellikle annem ve babam, her zaman benimle gurur duyduklarını ve her konuda arkamda olduklarını hissettirdiler. Ayrıca, çevremdeki müzik camiası da bana çeşitli fırsatlar sunarak kariyerimde ilerlememi sağladı. Louis Spohr müzik Akademisine kabul edilmemde ailemin ve çevremdeki hocalarımın yönlendirmeleri büyük rol oynadı. Bu süreçte hem teknik hem de kişisel gelişimim açısından büyük bir yol kat ettim. Müzik dünyasında sağlam adımlar atabilmemin temelinde, aldığım bu destekler yatıyor.
Konservatuvar eğitimi sırasında hangi alanlarda kendinizi geliştirmek istiyorsunuz?
İyi bir Keman Sanatçısı olma hedefimin yanında, müzik eserlerinin tarihine olan ilgim de bu sürecin önemli bir parçası. Müzik tarihini inceleyerek, farklı dönemlerin ve tarzların nasıl geliştiğini öğrenmek, repertuar seçiminde ve yorumlamada derinlik kazanmama yardımcı olacak. Farklı dönemlerdeki bestecilerin ve eserlerinin karakteristiklerini anlamak, her eseri en iyi şekilde ifade etmeme olanak tanıyacak. Ayrıca, müzik analizini derinlemesine yapmak ve tarihsel bağlamları kavrayarak yorumlama yeteneğimi geliştirmek istiyorum. Yorumcu olarak, eserin tarihini ve arka planını iyi anlamak, doğru bir şekilde temsil edebilmem için kritik öneme sahip. Bu bağlamda, müzik teorisi ve tarihini birleştirerek daha kapsamlı bir perspektif kazanmak istiyorum. Kapsamlı bir eğitimle, keman yorumcusu becerilerimi ve müzik eserlerinin tarihsel bilgisini bir araya getirerek, daha etkili ve bilinçli bir sanatçı olmayı hedefliyorum. Eğitim sürecimde, çeşitli müzik dönemlerini ve stillerini öğrenerek, repertuarımı zenginleştirmek ve her eseri doğru bir şekilde yorumlamak istiyorum. Bu hedeflere ulaşmak için hem pratik hem de teorik eğitimlere odaklanacağım.
Özellikle kemanı tercih etmenizin bir sebebi var mı, farklı enstrümanları da denemeyi düşündünüz mü?
Kemanı tercih etmemin birkaç nedeni var. Öncelikle, kemanın zengin ve çeşitli ton aralığı, müziğin çok farklı renklerini ifade etme imkânı tanıyor. Keman, solo performanslarda ve orkestralarda önemli bir rol üstleniyor ve bu bana hem bağımsız hem de toplu olarak ifade edebilme fırsatı veriyor. Ayrıca, kemanın teknik zorlukları ve virtüözitesi, müzikal becerilerimi geliştirmek için mükemmel bir meydan okuma sunuyor. Ayrıca Ailem beni çeşitli klasik müzik konserlerine götürerek enstrümanları ve onların seslerini tanımam için bana yardımcı oldu. Konservatuvarda okuyan öğrencilerle de tanıştırarak okulun ortamını yakından görmemi sağladı ve bu sayede keman çalgısı ile tanıştım, aynı zamanda da gelecekte yapmak istediğim mesleği seçmiş oldum.
Ayrıca kemana hayran olduğum bir diğer unsur, Vivaldi’nin 4 mevsim oda orkestrası ve solo keman için yazdığı eseri oldu. Mevsimleri ayrı ayrı anlatması ve benim bunu hayal gücümde hissetmem klasik müziğe ve kemana hayran olmamı sağladı. Keman solonun ifadesi ve anlatım tarzı çok güçlüydü. Ses rengi ve tınısı sayesinde insanın ruhuna hitap eden bir anlatıma da sahipti. Bu yüzden kendimi kemana çok yakın hissetim. İnsan sesine en yakın enstrüman olan kemanın icracı ile arasındaki ilişki beni derinden etkiledi. Bir orkestrada daha ön planda olması ve içsel duyguları daha açık bir şekilde ifade edebilmesi kemanı sevmemde ve seçmemde beni etkileyen en önemli faktörler oldu.
İlk konser deneyiminizle, aynı zamanda bir sosyal sorumluluk projesi de gerçekleştirdiniz. Bu konuda neler hissettiğinizi öğrenebilir miyiz?
Konservatuvara girdikten sonra birçok öğrencinin küçük yaşta orkestra parçaları çalarak tecrübe kazanmak amaçlı Eskişehir’de kurulan İki Elin Sesi Var orkestrasına girdiğini duydum. Daha sonrasında orkestrayı araştırdım ve farklı yetişme tarzı ve kültürden birçok yaşıtımın bu orkestrada ortak bir amaç için toplandığını öğrendim. Bende küçük yaşımda orkestra tecrübesi kazanmak istediğim için orkestra kadrosuna katıldım. Bu orkestra da müziğin ortak ve evrensel bir dil olduğunu, bağlayıcı bir güç olduğunu öğrendim. Farklı kültür ve çevreden olan birçok orkestra üyesiyle sahnede aynı dili konuşabilmek ve aynı işe emek vermek beni küçük yaşımda çok büyülemişti. Hala o zamanların izlerini hayatımın pek çok anında hissedebiliyorum. Müziğin sihirli ve bağlayıcılığını ve herkes tarafından kullanılabilen ortak bir dil olduğunu da biliyorum. İlk konser deneyimimi 2015 yılında Barış İçin Müzik Vakfının ve İki Elin Sesi Var Çocuk Senfoni Orkestrasının ortak sahne aldığı Zorlu Center’da 300 çocuk ile gerçekleşen konserde yaşadım. Her sanatçının ve sanatçı adayının hayatında kırılma noktaları yaşadığına ve bu kırılmalar ile bireyin sanata daha farklı bir gözle baktığına inanıyorum. Hem ilk konser deneyimim hem de büyük bir orkestra da çalmanın verdiği tecrübe ile müzik hayatımda yaşanan kırılmalardan en önemlilerinden bir tanesinin bu olduğunu düşünüyorum.
Sascha Goetzel ve Samuel Matus gibi günümüzde birçok başarılı konser ve projelerde ismini duyduğumuz şeflerle birlikte aynı sahnede yer almanın yeri benim için çok özeldi. Hele ki ilk konserde bu büyük şeflerle bir deneyim yaşamanın verdiği mutluluğu kelimelerle ifade etmek çok zor. Sahne tozunu yutmak böyle bir şey demek ki.