Özgürlükçü, hareketli, yenilikçi, gezmeyi, eğlenmeyi seven, pozitif bir kişiliğim.
İlk olarak kendinizden bahseder misiniz?
Eskişehir doğumluyum, evliyim ve iki kızım var. Özgürlükçü, hareketli, yenilikçi, gezmeyi, eğlenmeyi seven, pozitif bir kişiliğim var diye düşünüyorum.
Resim sanatına ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?
Açıkçası küçüklüğümden beri görsel sanatlara olan ilgim sebebiyle resme ilgim vardı. Hayatın koşuşturması sebebiyle sanırım hiçbir zaman fırsat bulamadım ama şimdi hayatı durdurup bir şekilde resim yapıyorum, mutlaka zaman ayırıyorum. 5-6 yıldır da bir resim atölyesine gidiyorum ve duygularımı tuvala aktararak, keyifle resimler yapıyorum.
Ne tür resimler yapıyorsunuz, bağlı kaldığınız akımlar var mı?
Genellikle özgür ruhlu olduğum için sürekli araştırıyorum, değiştiriyorum, öğreniyorum. Genellikle klasik tarzı sevdiğimi söyleyebilirim, zoru da seviyorum galiba. Oryantalist resimler de yaptım, sürrealist resimler… Şu sıralar daha özgür, sürrealist resimler yapıyorum.
İlham aldığım unsur, hayatın kendisi aslında…
Resimlerinizi yaparken nelerden ilham alırsınız?
İlham aldığım unsur ise hayatın kendisi aslında. Bazen çok neşeli resimler yapıyorum, çok renkli, renklerden ilham alıyorum, çok coşkulu resimler oluyor. Bazen daha karamsar oluyor ve bu da resmime yansıyor ama ilham kaynağım; hayatın ta kendisi. Çiçeklerden, hayvanlardan, çocuklarımdan… Büyük ressam Pablo Picasso’nun dediği gibi “sanatın amacı; ruhumuzu gündelik hayatın tozlarından temizlemektir.” Ben de günlük hayatın koşuşturmasından resme sığınıyorum, resim yaparak bundan kaçıyorum. Frida Kahlo’nun da dediği gibi; resim, benim hayatımı tamamladı.
Resimlerini beğenerek takip ettiğiniz ressamlar var mı?
Takip ettiğim, eserlerini çok beğendiğim ressamlar var. Frida Kahlo, Salvador Dali, Van Gogh ve diğer önemli ressamlar var ama Frida Kahlo’nun hayat mücadelesi, güçlü ve feminist kişiliği her zaman ilgimi çekmiştir. Bildiğim tek şey şu ki resim yapıyorum çünkü buna ihtiyacım var demiş Meksikalı ressam. Acılarını resme aktarmaya çalışmış her zaman, her şeye rağmen yaşan hayat diyen Frida’dan tabi ilham almamak mümkün değil…
Türk ressamlarımızdan da Osman Hamdi Bey’in klasik eserleri muhteşem, hayranlıkla izliyorum. İlk Tük kadın ressam Hale Asap, Aliye Berger sanatçılarımızın eserleri de günümüze kadar ulaşmış. Bu önemli ressamlarımız da beğendiğim ressamlar arasında.
Pablo Picasso’nun dediği gibi “sanatın amacı; ruhumuzu gündelik hayatın tozlarından temizlemektir.” Ben de günlük hayatın koşuşturmasından resme sığınıyorum, resim yaparak bundan kaçıyorum.
Özel yaşantınızda nasıl birisiniz?
Her gün bence başlı başına bir hayattır ve her günün, anın tadını çıkardığımı düşünüyorum. Anda kalmayı başarabilen, pozitif, hareketli ve yenilikçi bir insanım. Çocuklarımla, kedimle, bahçemle, evimde keyifle zaman geçiyorum. Arkadaşlarım ve ailemle de vakit geçirmek benim için en keyifli anlardan…
Resim yapmak dışında keyifle yaptığınız aktiviteleriniz var mı?
Var tabi ki, mesela şu sıralar yemek yapmak. Pandemi sürecinde herkesin olduğu gibi benim de yemek yapmak en büyük aktivitem oldu. Spor yapmayı çok seviyorum özellikle reformer pilates ve yoga. Haftanın iki günü reformer pilates yapıyorum, bir gün de yoga, çok keyif alıyorum.
Yapmaktan hoşlandığım şeyler arasında; kalabalıktan ve gürültüden kaçıp, huzur bulduğum yerlerin başında Antalya-Side’deki yazlık evimiz var. Oranın tarihi dokusuna, doğa güzelliğine, sahiline, denizine bayılıyorum. Klasik olacak biraz ama Akdeniz akşamları bir başka… Dünya şehirlerinde de hep Akdeniz şehirlerini seviyorum, bunların başında Los Angeles geliyor, hayran olmuştum gittiğimde o devasa metropolde olmanın avantajları, bunun yanı sıra bir o kadar da sakinlik, dinginlik bir arada yaşanıyor. İklimi Tropik-Akdeniz arasında, Okyanus kıyısında sahil kasabaları, muhteşem yürüyüşleri çok sevmiştim. Tabi Beverly Hills’te alışveriş de tabi ki…
Gezip görmeyi çok seviyorsunuz, en beğendiğiniz şehirlerden bahseder misiniz?
Az önce de bahsettiğim gibi yazlığımız olan Antalya, Los Angeles ve yine çok sevdiğim Barcelona, Akdeniz iklimi olan Barcelona var. Roma’yı da çok sevmiştim. Özellikle İspanya- Girona’daki Salvador Dali’nin müzesine hayran kalmıştım. Tabi dünyanın en romantik şehri olan Paris’i unutmayalım, en yüksek tepesi olan Montmartre yani Ressamlar Tepesi, özgün dokusunu kaybetmeyen bir yerdi, son derece büyülüydü. Picasso, Salvador Dali ve Van Gogh’un en önemli eserlerinin bulunduğu, stüdyolarının bulunduğu ve hayatlarının en verimli dönemlerini geçirdiği bir yer Ressamlar Tepesi. Dünyanın farklı yerlerinden gelen ressamlara ev sahipliği yapmış. Burada da uzun uzun gezip, resimleri seyretme fırsatı buldum. Louvre Müzesi’ni de unutmamak lazım, orada da çok güzel eserler var ama onu gezmekle bitirememiştik. Londra’yı da çok sevmiştim özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün balmumu heykeli de bulunan Madame Tussauds Müzesi de çok güzeldi. Eskişehir’de de Büyükerşen Hocamızın yaptığı çok güzel. İkisini de gezme fırsatı buldum ve ikisi de gerçekten çok güzel.
Pandemi dönemindeyiz ve bir süre karantina süreci geçirdik. Siz bu süreçte neler yaptınız?
Pandemi süresi boyunca ailemle çok çok kaliteli bir zaman geçirdiğimi düşünüyorum. Bu süreçte yine güzel resimler yaptım, spor yaptım, kendi içimize döndük bu süreçte ve kendimize iyi gelen aktiviteleri gerçekleştirdik. Bu anlamda iyi bir dönem oldu diyebilirim.
Birkaç yıl içerisinde resim sergisi açmak ve eserlerimi herkesle paylaşmak istiyorum.
Bundan sonraki hedef ve planlarınızdan bahseder misiniz?
Daha sonraki hedef ve planlarım; hayatıma yogayı entegre etmek istiyorum. Kendim yapabilecek kadar ilerletmek istiyorum. Aynı zamanda bir sergi düşünüyorum, Birkaç yıl içerisinde resim sergisi açmak ve eserlerimi herkesle paylaşmak istiyorum. Hayatın getirilerine göre hedef ve planlarımda elbette artış olabilir, şu anlık planladıklarım bunlar.