Follow Life

Eskişehirli kadın yönetmen: Aysun Akyüz

KÜLTÜR & SANAT

Kadınlar en başından beri sanatın içindeydi. Kadınların sanata; resme, müziğe, edebiyata ağırlıklarını koymaları, toplumdaki cinsiyet ayrımcılıkları nedeniyle belki yüzyılları ama sinema sanatının ilk aşamalarından itibaren onlar hep film setlerindeydiler. Sadece kamera önlerinde değil kamera arkalarında da var oldular. Eskişehirli kadın yönetmenlerden Aysun Akyüz de sinema sektöründe başarılarını sıkça duyuran isimlerden. Birçok projeye imza atan ve önemli ödüller kazanan Akyüz, Follow Magazin'e özel bir röportaj verdi. Yönetmenlik yolculuğundan başarı sırlarına uzanan röportajımızdan işte size özel derlediklerimiz.

Başarılı bir yönetmen olarak bu mesleğe ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?

 Çocukluğumuz aslında geleceğimize dair hayaller kurduğumuz en güzel dönem bana göre. Doktor, avukat vs.. hep birileri bir mesleği yakıştırır. Bana yakıştırılan ise ; avukatlıktı. O zamanları düşündüğümde; oynadığımız oyunlarda hep oyun kurucu olduğumu hatırlarım. Yönetilmek değil, yönetmek tercihim olmuştu hep. Fazla hareketli, konuşkan , aktif bir çocuktum. Okuldaki tüm faaliyetlerde tiyatro, koro, sunuculuk vs.. hepsinde görev alırdım. Yine o dönemde okuduğum romanlar ile (özellikle babamın kitapları Fakir Baykurt , Yaşar Kemal vs ) hiç gitmediğim yerleri , hiç görmediğim karakterleri hayal etmek , sinemaya çok sık gidilemeyen zamanlarda Pazar günleri televizyonda yayınlanan westernlerin saatini heyecanla beklemek, aslında geleceğin hayal çemberini kurmuş bence. Lise yıllarında sinema ve yönetmenliğe ilgim daha da artınca, doğup büyüdüğüm güzel şehrimde sinema tv bölümünün varlığı benim için büyük şanstı. Bu arada o yıllar özel yetenek sınavı ile bölüme giriliyor ve doğrusu pek de kolay olmuyordu. Yıllar sonra hala eminim ki; kendime en uygun mesleği seçmişim çünkü asla masa başı rutin bir iş yapamazmışım ve ne mutlu bana ki; hem eğitimini aldığım hem de sevdiğim mesleğimi yapıyorum J Günümüz ülkesinde bu ,ne büyük lüks öyle değil mi?

Yönetmenliğe başlarken kendinize idol gördüğünüz isimler var mıydı? Şu anda da işlerini takip ettiğiniz meslektaşlarınız var mı?

Sinema ve Tv okurken öğrendiğimiz , sinemanın ilkleri ve kuramları elbette her zaman kaynağımız. Zamanında o ustaların bulduklarının üstüne günümüzde biz ne ekledik ne ekleriz? Asıl sorgulanması gereken bu oluyor? Mesleğe ilk başladığım asistanlık döneminde yanında çalıştığım çok değerli yönetmenler oldu. Çoğunu örnek aldım. Çünkü okul bitirmiş olsanız bile sete girdiğinizde yeni eğitim ve deneyim süreci başlıyor. Yerli ve yabancı çok fazla isim sayabilirim beğendiğim . Ancak yerlilerden isim verip de birini atlarsam diyeJ ben yabancı örnek vereyim : mesela Chaplin, Tarantino, Scorsese , Orson Welles , Spielberg , David Fincher , Ridley Scot vs... o kadar çok ki hayran olduğum hatta kıskandığımJ

Bir Yönetmen Bir Oyuncu Kamera Önü Oyunculuk Atölyesi'nde eğitimleriniz devam ediyor. Bu projenin başlama hikayesinden ve şu an nasıl gittiğinden bahseder misiniz?

Ben yönetmenliğin en önemli kısmının ,oyuncu yönetimi olması tercihindeyim. Elbette yeni bir dünya kurarken çok fazla faktör var ama bunun ilk sırasında oyunculuk yer alır. Teknik ekip profesyonelce gerekli hazırlığını yapar ve sahne oyuncuya bırakılır. İşte o an oyuncunun; yönetilmeye, bir kadraja ve onun için belirlenen bir parametreye kısaca bir rehbere ihtiyacı vardır. O rehber yönetmenden başkası değildir. Oyunculukla uğraşmayı zorlamayı seviyorum. Ancak oyunculuk sette öğrenilmez ve öğretilmez. Film çekerken en kıymetli şey zamandır. Kısa zamanda inanılmaz sorunlar çözüp mükemmel bir sahne çekmelisiniz yani sizden mucize beklenir J bu mucizeyi gerçekleştirirken mümkün olduğunca profesyonel bir ekip seçmeniz işin kalitesi ve hızını artırır. Yani sahaya inmeden önceki eğitim kısmı hallolmuş olmalı . Çünkü sahada yeni bir eğitim süreci başlıyor ve her yeni set yeni bir eğitim sahası aslında. BİR YÖNETMEN BİR OYUNCU atölyemizden önce, bizim eğitim ile ilgili çok kapsamlı büyük bir girişimimiz olmuştu: İSTANBUL STÜDYOLARI FİLM AKADEMİSİ...maalesef yarım kaldı, içimizde hep bir ukde kalmıştırL nihayetinde setlerde yaşadığımız hayal kırıklıkları ve çok kolay oyuncu olunduğu düşüncesindeki hevesli insanlara bu işin gerçeklerini anlatma ihtiyacı ile butik bir atölye yapalım dedik. Gayet de güzel ve keyifli oldu. Öğretirken öğrenmeyi de çok seviyorum. Şu sıralar pandemi dolayısıyla ara verdik ama en doğru zamanda başlamayı düşünüyoruz. Hatta Eskişehir’de bir work shop da planlamaktayızJ

Eskişehirlisiniz, Eskişehir'le bağlarınız nasıl? 

İyi ki Eskişehir’liyim ve tabii ki bağlarım kopmadı. Annem ve babam hala Eskişehir’de yaşıyorlar ben de her fırsatta geliyorum ve gerçekten özlüyorum şehrimi.

Türkiye'yi ekran başından ayırmayan işlere imza attınız. Bu başarınızın sırrı nedir?

Yönetmenlik dışarıdan bakıldığında çok havalı görünse de hiç kolay olmadığı bir gerçek. En başta yönetmenlik yapmayı çok sevdiğim için , bu zorluk çile haline gelmiyor bilakis daha heyecanlı ve renkli hale dönüşüyor benim için. Şu yaşıma kadar başarmak istediğim ne olduysa hiçbiri kolay olmadı aslında. Ben zorluklarla mücadele etmeye alıştım ve sanırım artık bundan keyif de alıyorum. Çünkü ne kadar emek harcadığımı bildiğim için, zaferi de o kadar hak ettiğime inanıyorum. Heyecan çok önemli, çekeceğim projeye inanmam ve heyecanlanmam gerekli. Sevmeden , inanmadan, heyecan duymadan çekemez ve inandıramazsınız. Çünkü film büyük yalan ( gerçek yaşamdan uyarlama değilse şayet ) ve siz onu izleyen çoğunluğu bu yalana inandırmak zorundasınız. İşte bu keyifli oyunda oyun kurucu olmak çok heyecanlı değil mi? Hikayeyi canlandırmak ; tıpkı okuduğumuz romanlardaki mekan ve karakterleri hayal etmek ve beyninizde filmi oynatmak gibi...o film sizin çocuğunuz; doğumundan ölümüne kadar ebeveyni sizsiniz. Sorumluluk çok büyük: tek bir yanlış seçim veya karar , çocuk daha büyüyemeden ömrünü nihayetlendirebilir. İmzanızı atacağınız projede , attığınız her adım verdiğiniz her karar o projenin kaderini etkiler. Tüm bu zorluklara rağmen, bıkmadan yorulmadan sabırla ve en önemlisi aşkla o heyecanı kaybetmeden üretmek ve yönetmek bu başarının sırrı bence.

Kadın olmanın sizin sektörünüzdeki avantajları ve dezavantajları nelerdir?

Kadın olmak sadece bizim sektörümüze dair değil, ülkemizde kadın olmak olarak düşündüğümde o kadar zor ki halimizL ben kendimi sette cinsiyetsiz düşünüyorum. Öyle bir sahne gelir ki; kadınsı, naif, ince tatlı dokunuşlar gerektirir ve yine öyle bir sahne gelir ki; şiddet ve çatışma yüklüdür , çok daha sert mizansen ve oyun gerektirir. Bu yüzden cinsiyet sahneye göre değişir ... Kadın yönetmen erkek işi çekemez veya erkek yönetmen kadın işi çekemez ...büyük yanlışJ ama bazen tercihler bu yönde etkilenebiliyor maalesefL bir kadın yönetmen olarak; bir erkek kadar güçlü dayanıklı yorulmaz ve cesur olduğum konusunda mütevazi davranmıyorum( benimle çalışmış ekip arkadaşlarım bunu çok iyi bilirlerJ) önemli olan insan olmayı başarabilmek.

Çekerken en heyecanlandığınız ve sizde yeri olan proje hangisi?

Tabii ki en heyecanlandığım proje ilk yönetmenlik yaptığım projeydi: YER GÖK AŞK. O projeye çok sevdiğim 2 değerli yönetmenin ( ATIL İNAÇ ve ULAŞ İNAÇ ) yardımcı yönetmeni olarak başlamıştım. Onlarla beraber o dünyayı kurmuş ve 2.yılına yönetmen olarak devam etmiştim. Teknik ekip ve oyuncular beni önce yardımcı yönetmen olarak tanımış ve 2.yılında onların yönetmeni olmuştum. Bu hem çok gurur verici hem de baskı yüklü bir pozisyondu aslındaL ilk bölümüm yayınlandığı gece; birlikte izlediğimiz oyuncularımızın ve teknik ekip arkadaşlarımın gözlerindeki etkilenmişlik , takdir ve beğenileri yapımcıdan gelen tebrik telefonu tüm emeğimin en samimi ve şık ödülü olmuştu. Evet bana inananları mahcup etmemiş ve yapabileceğimin ispatını bekleyenlere vermiştim. Arkasından gelen her proje heyecanlandırdı mesela KÜÇÜK AĞA ; onu da sıfırdan kurmuştuk ve rakiplere ciddi çelmeler takıp liderliği sürdürmüştükJ yarısından devraldığım projeler de oldu: öylesi aslında daha zahmetli oluyor. Çünkü başkası tarafından kurulmuş bir dünyaya dokunacak ve kendi sitilinizi ekleyecek doğru zaman ve durumu kolluyorsunuz. Bu da başka bir emek gerektiriyor. Yine , en başından tek tek her şeyini seçip , detay detay işlediğim özendiğim bir kadın hikayesi KALBİMDEKİ DENİZ...senaristi oyuncuları ile oldukça içime sinen ve başarılı olduğunu düşündüğüm bir projeydi. Bu arada senaryosunu okuyup, üzerine çok emek verip ,çalışıp yapımcının yayına sokmayı başaramadığı ve içimde ukde kalmış projeler de oldu maalesefL

Yönettiğiniz dizi ve filmlerin senaristleriyle aranız nasıldır? Çatıştığınız noktalar oluyor mu ve sonrasında nasıl orta yolu buluyorsunuz?

Ben galiba bu konuda şanslıyım. Çünkü çalıştığım çoğu projenin senaristi ile hep iyi iletişimde oldum. Zaten bahsettiğim gibi; önce hikayeye ben inanmalıyım ve heyecanlanmalıyım. Bu nedenle senaryoyu önce bir izleyici gibi okur sonra 2.okumamda teknik incelerim. İzleyiciden önce ben eleştirir, sorgular ve yorumlarım .önce ben inanmalıyım ki; inandırabileyim. Senaristle tüm sorgulamamı ve önerilerimi paylaşırım. Hepimiz hata yapabiliyoruz. Önemli olan gecikmeden farkına varmak ve çözüm önerilerini kibarca sunmayı bilmek. Senarist mekanı bilmeden yazsa da biz onun hayaline en yakınını arar buluruz. Diyelim ki; bulunan mekan yazılan mizansene uymuyor ama mekan çok özel bir resim sunuyor: o zaman iş başa düşüyor; o mekana uydurulacak mizanseni bulur ve bu sefer ben onu ikna ederim. Paslaşmak zorundayız çünkü özellikle dizide , kafanıza göre bir sahne veya mizanseni değiştirip çekemezsiniz. Sonrasında ne olacağını bilen senaristtir ve siz onun hikaye yolunu değiştirme lüksüne sahip değilsiniz. Elbette senaryo dokunulmaz değildir. Değişen çıkarılan veya eklenen çok fazla sahne oluyor koşullar gereği. Önemli olan bunların paslaşılarak tartışılarak birlikte karar verilmesidir. Yoksa her iki tarafa ve ekibe büyük kazık olurJ her şey iletişimden geçiyor. iletişim kurmanın yolunu biliyorsanız işiniz kolaylaşıyor . Senaristin hayaline ortak olup ona can katıyorsanız ,iki iyi ortak olsanız iyi olurJ

Dünyayala kıyasladığımızda, Türkiye'nin dizi-film sektörünü nasıl değerlendirirsiniz?

Ülkemiz özellikle dizi sektöründe yurt dışında pek bir başarıya ulaştı. Çektiğimiz bir çok dizi yurt dışına satıldı. Çoğunlukla orta doğu ülkeleri satın alıyor, biraz daha batıya ilerlemek gerektiğini düşünüyorum. Maalesef sinema için aynı başarıdan bahsedemiyorumL sinema filmi yapmak için gerekli koşullar ve sermaye çok kısıtlı. İmkanların sağlandığı bir kitle var ki; o kısmı sorgulanması gereken kısım oluyor...ben nasıl eğitimini aldığım mesleğimi icra edip , maddi ve manevi kazancımı asıl işim ile sağlıyorsam , diğerlerinin de kendi işini yapması normal olan değil mi? Çok güzel hikayesi olup, çok da başarılı olabilecek ve bu işe emek vermiş gönül vermiş meslek olarak seçmiş çok fazla kişi var iken; sektörle hiç alakası olmayan hiçbir tecrübe ve eğitimi olmayan kişilerin ,sırf arkalarındaki güce dayanarak sektörde yer kaplamaları büyük haksızlık! Böyle olunca ortaya çıkan ürünlerin hali de bu oluyor maalesefL şu zihniyeti terk edebildiğimiz zaman; sadece sinema –dizi değil sanatın her alanında ulusal başarılara imza atacağımız kesin.

Son olarak, yönetmen veya oyuncu olmak isteyenlere hangi tavsiyelerde bulunursunuz?

Ne olursanız olun ama önce insan olun...yönetmen veya oyuncu hiç farketmez: yetenek yetmez önce eğitim!!! Varolduğunu düşündüğünüz yeteneğinizin üzerine öğrendiklerinizi koyduğunuzda sizi kimse durduramaz ! her kim ki; oyuncu veya yönetmen ise, emek verecek, gönül verecek, ahlaklı olacak, disiplinli olacak, heyecanı hiç bırakmayacak, sabırlı olacak, iletişimci olacak, psikolojiyi yönetmeyi bilecek, küsmeyecek , yılmayacak, bıkmayacak, yorulmayacak, öğrenmeyi bilecek, hayatı gözlemleyecek....bütün formüller aslında hayatın kendisinde saklı...hepimiz başrolüz : senaryosunu yaşadıkça öğrendiğimiz HAYAT filminin oyuncularıyız biz. An gelip bir sahnenin yönetmeni , an gelip figüranı oluruz. Bu film devam ettiği sürece beklenen tek hüner ; insan olabilmek aslında...

Bu keyifli sohbet için değerli Follow dergisine ve sevgili Esra Güneş’e teşekkür ederim.

Röportaj: Esra Güneş

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.