Şu an huzurlu ve mutluyum, çünkü sevdiğim işi yapıyorum.
Aşk Bir Hayal ile oyunculuk kariyerinize başlayıp ekranların sevilen yüzü oldunuz, oyunculuğa başlamaya nasıl karar verdiniz?
Çocukluğumdan beri olan hayallerimden biriydi. Oyuncu hayali kurmama yol açan iyi filmler hayatıma yön verdi. Üniversiteyi bitirdikten hemen sonra katıldığım deneme çekimlerine olumlu geri dönüşler oldu. Ve Aşk Bir Hayal dizisi ile yolculuğuma başladım. Türker İnanoğlu'nun Film şirketi "Erler Film" 'in kapısından girişim oyunculuk kariyerimin başlangıcı oldu.
Modellik geçmişiniz de var, modelliğe başlamanız nasıl oldu? Oyunculuk için görünür olmak adına mı modelliğe başladınız?
Eskişehir'de Spor Yüksekokulu öğrencisiydim. Arada bir İstanbul'a katalog ve reklam çekimlerine cep harçlığım olsun diye gidip gelirdim. Her zaman işin eğlence tarafından bakardım. 2007 Best Model yarışmasına katılmanın sebebi de 1 hafta otel kampı olmasıydı. Eskişehir'de öğrenci evinde her gün makarna, bulgur yiyen bir öğrenci için hem eğlenceli hem de doyurucu bir aktivite olacaktı. Nitekim öyle de oldu. Yarışmada 2. oldum ve sonrasında Güney Kore Seul'de ki uluslararası başka bir yarışmaya ülkemi temsilen gittim. Orada da en iyi model seçildim. Bunlar sadece keyifli vakit geçirme maksadıyla başlamıştı. Ama sonucunda güzel şeylere vesile oldu. O zamanlar da şimdi olduğu gibi mankenlik modellik diye bir mesleğin Türkiye'de iş yapmadığı zamanlardı. Oyunculuğu hedef alarak modellik yapmak kötü bir strateji. İşin magazin tarafından yürüyerek daha sonra oyunculuk yapmaya çalışmanın da bir seçim olduğunu kabul ediyorum ama uzun soluklu bir kariyer olacağını düşünmüyorum.
Son projem olan "Fuad" internet dizisinde canlandırdığım Fuad karakteri, bence karakter oyunculuğuna en çok yaklaştığım performans.
Bu zamana kadar ki oynadığınız rollerden size en yakın olan ve sizin oynamaktan en keyif aldığınız hangisiydi?
Oynadığım karakterlerden Emre'ye en yakın olanı Aşk Bir Hayal dizisi ‘Altay Teğmen’ karakteriydi. İlk kamera karşısına geçişimdi. O zamanki tek derdim kendimi oynamak kamera karşısında rahat ve doğal olabilmekti. Daha karakter oyunculuğu safhasına gelmek için kırk fırın ekmeğe ihtiyacım olan zamanlardı. Son projem olan "Fuad" internet dizisinde canlandırdığım Fuad karakterinde, karakter oyunculuğuna en çok yaklaştığım performans olduğunu düşünüyorum.
Hem yapımcı hem oyuncu olarak yer aldığınız Fuad dizisinden bahseder misiniz, proje nasıl ortaya çıktı?
Fuad Projesi okuduğum en iyi senaryolardan biri. Ardahan/Damal 'da -25/-30larda cinayetleri sorgulayan bir komiserin hikayesi. Fuad dizisini aslında başka bir yapımcıyla yapacaktık. Fakat senaryoda yapmak istedikleri değişiklik talepleri karşısında senaristimiz ve yönetmenimiz Erdal Rahmi Hanay ile bu işi yapım şirketi olmadan kendimiz yapma kararı aldık. Toplam bütçenin bir kısmını bize en başından beri destek olan oyuncu abimiz Macit Sonkan' dan, büyük kısmını da Erdal ile beraber kendimiz karşıladık ve iş başlamış oldu.
Başrolü paylaştığınız ‘Tuvana Türkay’ ile proje öncesi tanışıyor muydunuz, set uyumunuz nasıl?
Tuvana'yla Kara Para Aşk dizisinden başlayan bir dostluğumuz var. Yapımını benim yapmamdan ziyade senaryoyu ve oynayacağı karakteri çok beğenmesinden ötürü projeye dahil oldu. Soğuktan elleri ayakları dondu, çenesi kilitlendi ama Fuad projesinin büyüsü bizi bu işi yüreğimizde yapmaya zorladı. Tuvana'yla bu sefer böyle zorlu koşulların içinde karlara ve tipilere bata çıka bir projede daha birlikte olmak varmış.
Ardahan’da gerçekleşen dizi çekimleri nasıl geçiyor, neler yaşıyorsunuz?
Daha önce bu coğrafyada buranın doğasını bu kadar gösteren başka bir iş yapılmamış. Hiç kamera girmemiş yerleri tüm yakınlığıyla senaryomuza dahil ettik. Damal'ın Burmadere Köyündeki köylü dostlarımız bizi her set gününde evlerini açarak sobalarını yakıp ellerinde ne varsa ikram ederek karşıladılar. Onlar olmasa bu proje asla olamazdı. Onların verdiği çaylarla ısındık ve sonraki sahneye geçebildik. İyi ki varsınız Burmadere Köyü sakinleri.
Bir röportajınızda “Şimdiki aklım olsa basketbolu bırakmazdım'' demişsiniz. Bunu size düşündüren neydi?
Babam Basketbol Antrenörüydü onun sayesinde 6 yaşında basketbola başladım ve onun hocalık yaptığı kulüplerde ben de oynadım. DSİ, Tuborg kulüplerinde oynadığım zamanlarda müzik grubunun stüdyo çalışmaları da başlayınca gönlüm daha çok müzikten yana olmaya başladı ve basketbolu bırakma kararı aldım. Ve hayat beni buraya getirdi. Basketbolu bırakmasaydım ne olurdu bilinmez. Ama önceki röportajımın olduğu günlerdeki ruh halim bunları söyletmiş galiba. Bazen gitgellerimiz olmuyor değil ama şu an huzurlu ve mutlu olduğumu düşünürsek, en sevdiğim işi yapıyor olduğumu söylemek en doğrusu olur.
Zamanında ‘neden yapıyor’ olduğunuza anlam veremediğiniz her şey bir gün kendini anlamlandıracak bir yer bulup sebebini açıklıyor.
Arkadaşlarınızla birlikte müzik grubu kurup solistlik de yaptınız. Müziğe olan ilginizin ağır bastığı bir dönemdi. Hatta Eskişehir’e de bu yüzden geldiğinizi söylemiştiniz. Müzikle devam etmemenizin nedenleri nelerdi?
İzmir'de ortaokul ve lise zamanlarında şan eğitimi, korolar, müzik grubuyla stüdyo çalışmaları, konserlere alt grup olarak katılmalarıyla dolu günler geçiriyordum. Basketbolu müzik için bırakmaya karar verdim. İzmir'de lisedeyken müzik grubundan bir arkadaşım ile beraber üniversite okumak için Eskişehir’i tercih ettik. Eskişehir'e geldiğimde müzik grubu çalışmaları planladığım gibi olmayınca İstanbul'a reklam ve katalog çekimlerine gidip kafama göre takılmaya başladım. Odunpazarı belediyesi tiyatro okulunun seçmelerine katılıp kazandım ve oyunculuk eğitimleri gerçek anlamda başlamış oldu.
Çok genç yaşta spor, müzik, oyunculuk gibi dallarda deneyim sahibi olmak nasıl bir duygu? Bunların hepsini yapabiliyor olmanın kişisel olarak sizi geliştirdiğini düşünüyor musunuz?
Tabi ki. Yaptığınız ve kendinizi yapmaya zorladığınız her şey hemen olmasa da bir gün çok işinize yarıyor. Zamanında ‘neden yapıyor’ olduğunuza anlam veremediğiniz her şey bir gün kendini anlamlandıracak bir yer bulup sebebini açıklıyor.
Eskişehir'de yaşadığım 5 sene, o yaşımda yaşayabileceğim en iyi yıllardı.
Özel yaşantınızda kendinizi nasıl tanımlarsınız, aile hayatınız ve oğlunuzla iletişiminiz nasıl?
Kendi kendimin tanımını yapmanın sonucu ya böbürlenmek ya da yermekle sonuçlanacakmış gibi geliyor. İçimden geldiği gibi davranan biriyim galiba. Oğlumla güzel oyun oynarız onun istediği spor aktiviteleri yaparız. Ben onu mutlu etmeye çalışırım o da bana mutlu halini izlememe fırsat verir.
Eskişehir’de öğrenim gördünüz, Eskişehir’in sizdeki yerinden bahseder misiniz?
Eskişehir'de yaşadığım 5 sene, o yaşımda yaşayabileceğim en iyi yıllardı diyerek ayrıntıya girmeden bu güzel röportaj için teşekkürlerimi sunarım.