Follow Life

Notaları konuşturan flütist; Venüs Patya Kovancısoy

KÜLTÜR & SANAT

Eğitmenliğinin yanı sıra Tekfen Filarmoni Orkestrası’nda Flütist olarak sahne alan ve oldukça başarılı bir flüt sanatçısı olan Eskişehirli Venüs Patya Kovancısoy ile buluşup özel bir röportaj gerçekleştirerek kendisini okurlarımıza daha yakından tanıtmak istedik.

İlk olarak bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1984, Eskişehir doğumluyum. İlkokul, ortaokulu mahalle okullarında, lise eğitimimi Eskişehir Anadolu Güzel Sanatlar Lisesinde tamamladım, daha sonra Bursa Uludağ Üniversitesi Müzik Öğretmenliği bölümünü bitirdim ve son olarak Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Konservatuvarında yüksek lisans yaptım.

Sesine hayran olduğum bu enstrümanı ilk andan itibaren çok isteyerek ve gönülden severek çaldım ve çalıyorum.

Müziğe ve enstrümanınız olan flüte olan ilginiz ne zaman başladı?

Aslında ilk olarak ortaokulda blok flütle başladı diyebilirim. Babam da müzisyen olduğu için evde müzik ve enstrüman hiç eksik olmazdı. Babam gitar çalıyordu, ortaokulda babama blok flütümle eşlik etmeye başladım. Bu süreçte blok flütü hep yan tutarak çalmaya çalışırdım. Babam da üflemeli enstrümanlara karşı bir yeteneğim olduğunu söylerdi hep. Güzel Sanatlar Lisesi Müzik bölümünü kazanınca direkt flüt çalmak istediğimi söyledim. Onlarda ağız yapımın ve dudaklarımın uygunluğundan dolayı bana flüt verdiler. Böylelikle hikayem 1998 yılında başlamış oldu. Sesine hayran olduğum bu enstrümanı ilk andan itibaren çok isteyerek ve gönülden severek çaldım ve çalıyorum.

Müzik hayatınıza başlarken örnek aldığınız flütistler var mıydı? Şu anda kimleri beğenerek takip ediyorsunuz?

Liseyi kazandığımda flüt hocalarımın yönlendirdiği ve dinlemeyi önerdiği isimleri dinliyordum. Teyzem hostes olduğu için çok fazla yurt dışına çıkma fırsatı vardı, bu sebeple para biriktirip ülkemizde bulunmayan cd leri satın almasını istiyordum. Dünyaca ünlü flüt üstatlarının cd lerine böylece kavuştum. Bu isimler arasında Jean Pierre Rampal ve James Galway en üst sıradaydı ve hala dünyada en çok tanınan flüt virtüözleridir.

Şu anda ise hem hocalığını hem de müzisyenliğini beğendiğim Giovanni Gandolfo (kendisi aynı zamanda çok değerli bir Piccolo sanatçısıdır), Lowa Üniversitesi profesörü Nicole Esposito, Sarah Louvino, genç isimlerden Mariinsky Orkestrası 1. Flüt’ü Sofia Viland ve tabi ki en büyük duayen Berlin Filarmoni Orkestrası 1.Flüt’ü Emmanuel Pahud çok beğenerek takip ettiklerim arasındalar.

Tekfen Filarmoni ailesine katılmam benim hayatım boyunca sahip olduğum en büyük mutluluk ve en büyük başarılarımdan biridir.

Tekfen Filarmoni Orkestrası’na başlama hikayenizden bahseder misiniz?

Tekfen Filarmoni ailesine katılmam benim hayatım boyunca sahip olduğum en büyük mutluluk ve en büyük başarılarımdan biridir diyebilirim. Türkiye’de çok az sayıda opera, senfoni ya da filarmoni orkestrası mevcut. Bu sebeple konservatuvarlar her yıl birçok öğrenci mezun etseler de maalesef iş olanağı oldukça kısıtlı. Bu kısıtlı iş olanağı için açılan her sınava çok sayıda aday katılıyor fakat çok az sayıda kontenjan için yarışılıyor. Benim girmiş olduğum Tekfen Filarmoni sınavında da aynen bu şekilde 2 kişilik Flüt kontenjanı için 26 Flütçü ile beraber yarıştık ve sonuçlar açıklandığında rüyada gibiydim. Bünyesinde olduğum için çok ama çok şanslıyım. Tekfen Filarmoni Orkestrası müzisyenine her şartta sahip çıkan, her yönden destekleyen çok ayrıcalıklı bir orkestra. Yılın belirli zamanlarında bir araya gelerek konserler yapıyoruz fakat uzun soluklu ve turneli konserler oluyor bunlar. Bir arada olmaktan ve müzik paylaşmaktan aşırı zevk aldığım müzisyenlerle kocaman bir aile Tekfen Filarmoni Orkestrası benim için.

Şahane bestecilerin şahane eserlerini, dünyanın birçok ülkesinden gelen müzisyenlerle birlikte tek yürek seslendirebilmek benim için paha biçilemez.

Sahnede olmak, diğer müzisyenlerle bir bütün halinde olmak nasıl bir duygu?

Müzik, profesyonel olarak yaşamıma girdiğinden beri, çok sesli müzik dinlemek, çok sesli korolarda şarkı söylemek ya da çok sesli bir gruba dahil olmaktan zevk aldığım kadar başka haz aldığım çok az şey var diyebilirim. Hayatımda ilk kez canlı bir orkestra müziği dinlediğimde, şef sahneye çıkmadan hemen önce orkestra müzisyenlerinin enstrümanlarını akort etmek için obuadan aldıkları La ile tüm orkestradaki enstrümanların tamamının bu frekansta buluşması beni büyülemişti. Şu anda sahneye orkestra ile çıktığım her prova ve konser dahil, flütümü akort ederek büyülendiğim o frekansa dahil olabilmek ve şahane bestecilerin şahane eserlerini, dünyanın birçok ülkesinden gelen müzisyenlerle birlikte tek yürek seslendirebilmek benim için paha biçilemez.

Çocuklarla çalışmak, her gün bir mucizeye tanıklık olmak gibi bir şey.

Aynı zamanda eğitmensiniz, o nasıl gidiyor? Disiplinli bir eğitmen misiniz?

Çocuklarla çalışmak, her gün bir mucizeye tanıklık olmak gibi bir şey. Üniversite yıllarım dahil olmak üzere uzun yıllardır hem flüt hem de başlangıç seviyesi piyano dersleri veriyorum. Yani orkestra müzisyenliği kimliğimin yanı sıra bir öğretmenim ve yaptığım işi çok severek ve özenerek yapıyorum. Konu çocuklar olduğu zaman, kıyafetimden makyajıma, hareketlerimden kurduğum cümlelere kadar aşırı titiz ve özenli birisiyim. Öğrencilerimin büyük bir çoğunluğu hobi amaçlı olarak enstrüman eğitimi alıyorlar, bir kısmını ise hem konservatuvar sınavlarına hem de LCM (London Collage of Music) ya da ABRSM (Royal Academy) sertifika programlarına hazırlıyorum. Bu işe hobi olarak başlayıp gönüllü ve istekli olan öğrencilerime biraz daha yumuşak ve anlayışlıyım fakat sınava hazırlanan öğrencilerim için disiplinli ve çok programlı ilerleyen, her dersi not alıp gelişim raporları tutan, tarih tarih ders gelişimini takip eden bir öğretmenim diyebilirim.

Kitap okumak, sevdiğim yazarların kitaplarını takip etmek, yeni dünyalar keşfetmek ve o dünyaya dahil olmak çok keyif aldıklarım arasındalar.

Sanatçı kimliğinizin yanı sıra nasıl birisiniz? Özel yaşamınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız?

Öğrencilerimin çokluğu ve ders programımın yoğunluğu sebebi ile çok fazla boş vaktim olmuyor diyebilirim. Antalya’da yaşıyorum bu sebeple bulduğumuz her boşlukta ya sahile ya dağa tepeye giderek biraz çalışma ortamından uzaklaşmak ve doğada vakit geçirmek ya da bisiklete binmek çok sevdiğim etkinliklerden. Bunun dışında takip ettiğim diziler ve filmler var. Özellikle akşamları film ve dizi izlemek beni yoğun tempomdan az da olsa uzaklaştırıyor. Kitap okumak, sevdiğim yazarların kitaplarını takip etmek, yeni dünyalar keşfetmek ve o dünyaya dahil olmak çok keyif aldıklarım arasındalar.

Pandemi sürecine gelecek olursak, geçirdiğimiz karantina sürecinde neler yaptınız? İş ve özel yaşantınızda ne tür önlemler aldınız?

Pandemi sürecinin hayatımıza girmesi ile yaşamım bambaşka bir boyut aldı aslında. Çünkü haftada 40 saate yakın verdiğim derslerimin tamamının birdenbire yüz yüze eğitimden online hale geçmesi ve bu sürece adapte olabilmek oldukça zordu. Enstrüman eğitimi bilindiği üzere birebir, yüz yüze yapılan bir derstir fakat sürecin farklı gelişmesi ile ilk önce İstanbul’da her hafta sonu gidip gelerek sürdürdüğüm derslerimi online yapmaya başladım, daha sonra vaka sayılarının çoğalması ve yasakların gelmesi ile birlikte neredeyse tüm derslerimin online olması gerekti. Bu süreci yönetmek oldukça sıkıntılıydı. Çünkü 40 öğrencinin okul programlarına göre ders programı ayarlamak ve gelen yasaklarla programı yeniden şekillendirmek yorucu bir hal alıyor hali ile. Fakat anlayışlı velilerim, sabırlı ve sevgi dolu öğrencilerim sayesinde bir çözüm bulabildik ve her problemin üstesinden gelebildik, hala da geliyoruz.

Uzaktan sürdüğümüz derslere ek olarak öğrencilerimin çalışmalarını kaydetmesini ve bana yollamasını da istiyorum çünkü normal şartlarda birçok konser yapmamız gerekirken bu süreçte bunu da gerçekleştiremiyoruz. Kamera karşısında çalarak heyecanları ile baş etmelerini sağlamaya çalışıyorum. Birebir devam ettiğimiz öğrencilerle maske, siperlik ve dezenfektan üçlüsü ile sosyal mesafeye uyarak ders yapıyoruz.

Orkestra prova ve konserlerinde ise üflemeli çalgı olduğumuz için her enstrümanın arasına yerleştirilen şeffaf paravanlar ile çalıştık ve kısa süreli provalarla kapalı alanda kalarak sık sık bulunulan ortam havalandırıldı. Yapılan en önemli şey, her projeden önce korona testleri yaparak sağlığımıza çok ama çok dikkat edecek önlemler alındı.

Özel hayatımda da olabildiğince az dışarı çıkarak ve sosyal mesafe kurallarına fazlasıyla uyarak yaşıyorum diyebilirim.

Bundan sonraki süreç için hedef ve planlarınız nelerdir?

Konservatuvara hazırladığım öğrenciler için sıkı bir çalışma dönemine giriyoruz. Aynı zamanda kulak eğitimlerine de ağırlık vererek sınava tam anlamıyla hazır olmalarını sağlamaya çalışıyorum. 14 Şubat Sevgililer Günü için hazırladığımız bir konser var. Bunun için yoğun bir tempo ile çalışıyoruz. Tekfen Filarmoni Orkestrasının bir cd projesi var, Şubat sonu, Mart başı bu proje için İstanbul oradan İzmir’e geçeceğiz. 10-11 Nisan da Viyana Filarmoni Orkestrası solo Flüt sanatçısı Walter Auer İstanbul’a gelerek bir masterclass gerçekleştirecek. Aktif olarak katılacağım bu etkinlik için çalışmalara şimdiden başladım ve çok heyecanlıyım. Bu süreçte olabildiğince aktif kalarak ve pozitif düşünerek, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım. Bundan daha iyi neler mümkün yaşayacağız ve göreceğiz.

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.