Şehrimize büyük zenginlik katan OdaArt’ın kuruluşundan başlayalım? Süreci anlatır mısınız?
Oda Sanat Galeri oluşum süreci üç kadının ortak hayaliyle 9 Kasım 2019’da inisiyatif, kolektif, kâr amacı gütmeyen bir sanat alanı olarak başladı. Kadın olarak kendimizi var edebildiğimiz alanlar çok az. Özgürce üretimler gerçekleştirmek kendi sanatsal özgürlük alanımızı oluşturmak, iletişimde olmak, birlikte bir şeyler yapabilmek gibi ihtiyaçlar ile doğdu fikir. Bağımsız sanatsal çalışmalarımızı sürdürmek için kurulan Oda Art giderek artan ilgi ve aktivite gereği yeni bir yapılanmaya gitti ve artık sergiler açılan atölyeler düzenlenen alternatif bir sanat alanına dönüştü. Aslında hep temelde aradığımız ve istediğimiz noktaya “ben kavramından biz kavramına” evirildi ve bu dönüştüğü nokta çok daha iyiydi. Eskişehirli sanatseverler ve sanatçılarla daha yakın temas kurabilme imkanı oluştu. Bir araya gelip yeni projeler üretmemizi sağladı. Bundan sonra Oda Art sanata, sanatçıya, görünmeyene kapı aralamayı ve bu ortak paydada buluşmayı kendine hedef olarak belirledi. Galerinin logosuna baktığımızda bir kapı göreceksiniz. Sanata, genç sanatçıya yerel halka “sanattan hiçbir şey anlamıyorum” diyenlere, farklı sanatsal fikirlere alan açan görünmeyeni görünür kılan bir kapı. Kendimizi içinde en rahat ve korunaklı hissettiğimiz evin bir bölümü olan “ODA”yı da isim olarak seçtik.
- OdaArt’ ın bu süreçte neler yaptığını bize anlatır mısınız?
Oda Sanat Galeri, 2019’da Odunpazarı’nda eski bir Odunpazarı evinin yenilenmesiyle kentin sanat hayatına katılan yepyeni bir galeri. Seramikten, resime, heykelden yerleştirme sanatına, video arttan tasarıma, farklı disiplinlerde çeşitli konularda sergilere ev sahipliği yapan çok sesli, alternatif bir alan. Belirli aralıklarla düzenlediği Atölye günleri, Tasarım Pazarı, ikinci el dükkân gibi değişik etkinlikler de herkesi salt sanat izlemeye değil, üretmeye de eğlenmeye de buyur eden çok renkli bir durak. Her türlü sanat dalına açık bir galeri. Sanatçının özgür iradesi ile çalışmasına olanak sağlayan özgün işlerin üretilmesini mümkün kılan bir Galeri...
Oda Sanat Galeri bir buçuk yıldır aktif olarak çalışmalarına devam ediyor ve bu süreçte 19 Sergi, 20’den fazla atölye ve 15 sanal sergi, bir tasarım pazarı, bir ikinci el dükkân etkinliği yaptı. Bu yapılan tüm sergilerde dikkat çeken önemli bir nokta da var. O da sadece iki erkek sanatçının kişisel sergisi oldu. Geriye kalan sergilerin 17 tanesi kadın sanatçıların sergisiydi. Arada karma sergilerde vardı. Onlarda da kadın sanatçılar yoğunluktaydı. Bu da ilginç bir istatistik. Oda Art kadın sanatçıları bir araya getiren bir ağ, bir köprü görevi de gördü. Kadın sanatçılar sanat dünyasında nasıl daha aktif rol alabilir gibi soruların cevaplarını da eyleme geçerek Oda Art’la süreç içerinde yaşayarak deneyimleyerek cevaplamış ve çözümler üretmiş olduk.
Genç sanatçılara sanatta ulaşılabilirlik, geleceklerine bir katkı sağlamak galerinin diğer amaçlarından hedeflerinden biriydi. Üç üniversite olan Eskişehir’deki kolektif sanat oluşumlarını destekleyip onları görünür kılarak karma sergiler düzenledik. Örneğin “Alternatif Artz” adlı genç sanatçılardan oluşan sanat platformu bizimle iletişime geçti ve birlikte çok güzel sergiler yaptık. Yine “Yontu Art Platformu” da genç sanatçılardan oluşan, genç sanatçıların görünürlüğü üzerine çalışan bir grup. Onlarla da önümüzdeki aylarda bir sergi planlıyoruz. Galeri bu noktada bir köprü görevi görüyor. Birleştirici bir köprü, bir ağ Eskişehirli sanatçıların bir araya gelebileceği belki birlikte yeni projeler üretebileceği bir alan oldu.
Yine Eskişehir’de İşitme engelli Seramik sanatçısı Betül Saide Kayatepe’nin ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapmak onun hayallerine ortak olmak da çok gurur vericiydi.
Yine Kolombiyalı sanatçı Federico Gomez Maja ‘nın eserlerini Kolombiya kültüründen izlerle birlikte Eskişehir’le buluşturmak da çok keyifliydi.
- Tarihi Odunpazarı’mızda OdaArt’ın nasıl bir katkı sunacağını bekliyorsunuz?
Sanatı daha ulaşılabilir kılmak için neler yapılabilir diye bakarken, sanattan korktuğumuzu görüyorum. Sanatı sadece belli bir ekonomik gelir ve kültürel seviyenin anlayabileceği girebileceği ortamlar olarak değerlendiriyoruz. İdeal galeri mekânlarında dış dünya ile temas yok edilmek istenir, pencereler iptal edilir, sokaktan yalıtılır, gölge oluşturmayan aydınlatmalar tercih edilir, duvarlar steril bembeyaz ya da gri boyanır mekândaki güç algısı o kadar yoğundur ki bizler sanat izleyicisi olarak çekingen davranırız. Bizim gibi sanat alanlarında başlangıç olarak bunun kırıldığını düşünüyorum. Sanatı daha ulaşılabilir kılmak adına Odunpazarı gibi yerel dokuların olduğu seksen yıllık anıtlar kurulunda koruma altında olan bir evde ve yerel dokuların en çok hissedildiği bir mahallede olmak aslında bu hedefi çok daha mümkün kıldı. Mekanın fiziksel yapısı bir ev olması sanatı kapalı kapıların ardı yerine, günlük hayatın içine dahil ediyor Mekânın fiziksel duruşu ve ideolojisi tepeden bakan bir izlenimi yok bulunduğu yerle bir bütünlük oluşturuyor. Mahalledeki bir ev gibi.
Mahalleler geçmişten günümüze gelen ortak bir geçmiş, kültür ve paylaşıma sahip, Mahalle ve sokak kavramları artık sadece camdan cama muhabbet eden teyzeler, evinin önünü süpüren ablalar , bakkal amcalar, top oynayan çocuklar gibi imajlarda kaldı sanıyordum ama öyle değil Eskişehir’de çok merkezi bir noktada ,Odunpazarın’da bu ortam var ve özlediğimiz duyguları bize yeniden hissettiriyor.
oranın yerel halkı önce ne yaptığımızı anlamakta güçlük çektiler “Siz ne satıyorsunuz? kafe mi burası?” gibi sorularla bize gelirken sonrasında galeriyi mahallenin neşesi olarak tanımlanmaya başladılar. Hatta koruyacakları bir alana dönüştük ki bu işin en önemli kısmıydı galeriyi özümsediklerini gösteriyordu. Tencerelerinde pişen yemeği galeriyle de paylaşan, üşümeyim diye altıma minder getiren yerele, galeri dokunmuştu. Artık her sergiyi merak eden Hacı Amcamız, Mehmet Ali Abimiz, Sevim Hanım ve kızları vardı hayatımızda. Bu sürecin en önemli kısmıydı. Bir yerlerde bazı oluşumları kurarken çevreyi oradaki insanları yok sayarak hareket edemezsiniz. Olduğunuz ortamda olumlu anlamda etki yaratabilmek, oraya da bir değer katabilmek önemli yani ben değil biz olabilmek önemli. Kültürlerin etkileşiminde ve çağdaş söylemleri yakalamada, sanatçıların eylem alanları olan galeriler etken bir rol alıyor. Bu noktada görüyorum ki sanat ideal ortam aramıyor kendi ortamını bir şekilde kendi yaratıyor.
Galerinin Odunpazarı gibi yerel dokuların olduğu bir mahallede olması sanatta ulaşılabilirliği arttırdı. Oranın dokusunu bozmadan soylulaştırma dediğimiz noktalara taşımadan yerele dokunarak ilerliyor. Sanatçıları yerelle buluşturmak, gri duvarlardan oluşan galeri algısına yeni bir pencere açmak, yeni bir kapı aralamak insanların kendini daha rahat hissettiği, sanata sanatçıya daha ulaşılabilir hissettiği alanlar yaratmak hedefleri yavaş yavaş geri dönüşlerini vermeye başladı.
Mahalledeki Komşularımın Sergileri gezmesi sanırım bu işin en keyif aldığım ve gururlandığım kısmı.
Odunpazarı bölgesindeki diğer sanat alanlarından da bahsetmek gerekiyor. Bizi besleyen hatta tetikleyen oluşumlar çünkü. Eksav Eldem Sanat Vakfı, Dalyancı konağında yine tarihi bir ev içerisinde çeşitli sergiler sanata dair aktiviteler düzenliyor. İstanbul’daki güncel sanatın en iyi örneklerini Eskişehir’e taşıyor. Çok önemli bir misyon. Omm’ ye baktığımızda zaten çok büyük bir yatırım ve büyük ölçekli bir sanat oluşumu. OdaArt küçük ölçekli bir oluşum. Aslında şöyle örnek vermek gerekirse daha çok mahallenin bakkalı gibi süper market değil ama iyi ki değil. Yine bir çok seramik atölyesi var. Cafe ile yürütülen galeriler var. Büyük ölçekli de olsa küçük ölçekli de olsa her birinin katkısının ayrı büyük olduğunu düşünüyorum. Belki bu büyük orta ve küçük ölçekli sanat oluşumları ilerde birleşip ortak projeler üretebilir birbirleriyle iletişim halinde olup kolektif hareket edebilir.
- Pandemi sürecinde ne gibi çalışmalara imza attınız?
Pandeminin sanat dünyasına yansıyan olumsuzlukları Galeriye de yansıdı. Uzun süre kapanmalar oldu.Ekonomik olarak, bağımsız bir sanat alanının ,böyle oluşumların sürdürülebilirliği zaten zorken covid süreci durumu iyice çıkmaza soktu. Tabi pandemiyle birlikte bu inisiyatife birlikte başladığım arkadaşlarım maddi,manevi devam etmek istemediler ve ben de bu hayallerimi amaçlarımı sürdürmeye, gerçekleştirmeye devam etmeye karar verdim. Zor bir süreçte verilmiş zor bir karardı.
Yeni normal süreciyle birlikte fiziki olarak açılan sergilere sanal sergiler de eklendi. Profesyonel ekipmanlarla sergi çekilip kurgulanarak ziyaret edemeyenlere de ulaşmayı başardı. Bu süreçte 15 sergi düzenlendi ve 15 de sanal sergi. Sanal sergiler, sergileri ziyaret edemeyenler için ulaşılabilirlik anlamında çok etkin oldu. Fakat ne olursa olsun sanat bir iletişim ve etkileşim. Bu anlamda da sanal sergilerin tek başına bu etkileşimi sağlayabilmesi çok güç.
Sergilerin Hepsi de birbirinden kıymetli ve özeldiler. Birçok sanatçı pandemi sürecindeki üretimlerini izleyiciyle buluşturdu. Eserleriyle kapalı kaldığımız günlerde bizlere yeni bakış açıları, yeni kapılar açtı. Bazen günde bir kişi ziyaret ediyordu ama o bir kişiye bile ulaşmak için galeri çabaladı. Galeri sanatın iyileştirici gücüne inanarak yola devam etti. Sanat savaş zamanlarında da var oldu, insanın içinde bulunduğu zor şartlarda sanat hep başlıca ümidimiz oldu. Pandeminin sanat dünyasına yansıyan olumsuzluklarına rağmen covid önlemleri kapsamında sanat sunmaya, yeni projeler üreterek ayakta kalmaya devam etti.
- OdaArt’ın ileride yapmak istediği projeler nelerdir?
Oda Art’ta şu anda Yaz Atölyeleri başladı.Ecoprint,heykel,tornada seramik şekillendirme,makrome,linol,cyanotype,deri Atölyeleri hepsi ve daha fazlası bu yaz Oda Art’ta
Yine temmuz ayında ve ağustos ayında sergiler devam edecek . Sokakta gerçekleştirdiğimiz Tasarım Pazarı etkinliğinin ikincisi gerçekleştirilecek. İİave olarak İkinci El Pazarı etkinliği ile sürdürülebilir yaşam için neler yapabiliriz ? sorusuna birlikte cevaplar arayacağız. Sokağın ,Odart’ın çevresiyle dialog kurduğu yaşayan bir yer olması için çeşitli sokak etkinlikleri de planlıyorum.
- Şehrimizin sanat anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülkemizdeki sanat anlayışına baktığımızda sanat bir hobi veya bir yan dal olarak görülüyor. Sanat eğitimi alıyorsunuz ama bu eğitim sonucunda ülkemiz koşullarında sanatın size hayatta kalmak için ihtiyacınız olan maddi kazancı sağlama olasılığı çok düşük. Bu sebeple sanatçı olmak bizim toplumunuzda bir iş, bir meslek değil, bir hobi olarak görülüyor. Avukat ol, doktor ol yanında sanatta yaparsın bakış açısı çok hakim. Sanatçı insanlar işsiz güçsüz olarak değerlendiriliyor. Zaten çoğunlukla kıt kanaat geçinen orta sınıf ve altı için sanat zaten ulaşılabilir değil. Bunun için bir bütçe ayırmak ya imkânsız ya da çok zor. Haliyle sanat hayati bir ihtiyaç olarak görülmediğinden, zengin olanın tekeline giriyor.
Eskişehir özelinde değerlendirirsem, Eskişehir sanatın merak uyandıran ve bir araya getiren gücününün farkında olan ve bu anlamda işlerine sanatı estetiği hep yerleştiren bir şehir. Uluslararası festivalleri, müzeleri ile ülkemizin sanatın en yoğun yaşandığı kentleri arasında yer alıyor. Büyükşehir Belediyesi’nin Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi, Cam Sanatları Müzesi, Tepebaşı Belediyesi’nin Sanat çalıştayları, Pişmiş Toprak Sempozyumları, Odunpazarı Belediyesi’nin Çağdaş Sanatlar Galerisi, ile sanat dinamik bir şekilde günlük hayatın içerisine yerleşiyor. Odunpazarı Modern Müze ile de Eskişehirliler güncel sanat eserlerinin en iyi örnekleriyle buluşmaya başladı. İstanbul’un dışında, hatta üç büyük metropolün ötesinde bir Anadolu kentinde kurulmuş olması çok dikkat çekici bir özellik. Bu durum da İstanbul’daki sanatçıların Eskişehir’deki sanatçıları merak etmesini de sağladı.
- Bu güzel söylemleriniz için teşekkürler. Son olarak neler söylemek istersiniz?
Seninle bir araya gelip sanat konuşmak, birlikte çözümler aramak bunun üzerine neler yapabilirizi düşünmek,ortak bir hayal için birlikte hareket etmek benim için çok çok çok önemli. Çünkü artık birlikte biz olarak hareket etmeyi unuttuk ve özledik. Ayrıştık ya da ayrıştırıldık. O yüzden bu dergide emeği geçenlere ve sana en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Bu röportajda bana ve hayallerime yer verdiğin için teşekkür ederim.
Sanat benim için bir iletişim aracı. Kendimle kurduğum iletişimim, çevreyle, yaşadığım yerle, insanlarla hep sanatı araç olarak kullanıyorum. Fotoğrafla ya da video ile kimi zaman video performans ile kimi zaman çamurla kimi zaman hazır nesne ile söylemek istediklerimi ancak sanat yoluyla özgürce aktarabiliyorum. Sanat söyleyeceklerini bir biçimlendirme eylemidir. Edebiyat kelimeleri harfleri kullanır, müzik sesi, ritmi, heykel kayayı, taşı, toprağı, resim boyaları. Sanatçıya ve sanatsal yaratıcıya kural konulamaz. Sansür konulamaz. Sanat her şeyden önce özgür bir yaratımdır. O nedenle de zaten kural konulmaya kalktığı zaman yaratılan şey sanat olmaktan çıkar. Beni özgürleştiren toplumun dayattıklarına karşı dik durmamı sağlayan bir araç sanat!
Sanata dair ya da hayata dair sorduğum sorulara oturup düşünerek ya da konuya dair makaleler uzun yazılar yazarak, masa başında değil eyleme geçerek insanlarla iletişim halinde olarak o sorulara cevaplar bulabiliyorum. Sanatta ulaşılabilirlik nasıl sağlanır? Sanattan neden korkuyoruz? Kadın sanatçılar sanat dünyasında nasıl daha aktif rol alabilir gibi sorularımı eylemle Oda Art’la süreç içerinde yaşayarak deneyimleyerek cevaplıyorum ya da çözümler üretiyorum. Sanatın birinin duvarında asılı olmasındansa birilerini harekete geçiren yönünü çok daha seviyorum. Bu tip oluşumları kurmak bir nebze kolay önemli olan sürdürebilmek diyorum ve sürdürürken bu destekler insanı ayakta tutuyor devam etmesi için itici güç oluyor. Düşüncelerimizi karantinaya almayalım üretelim diyorum.
Tarihi doku içerisinde sergiler düzenlemek, belli tarihlerde düzenlediğimiz tasarım pazarı etkinliğine ya da atölyelerimize katılmak, sanat hedefiyle çıkılan yolda gönüllü olarak destek olmak için Oda Art’a ulaşın.
Oda Art ‘ın çevresiyle diyalog kuran, yaşayan bir yer olması ümidiyle…
Sanat varsa özgürlük var !
Sanat iyileştirir!
Sanata destek ol!