İlk olarak Emir Yeşil’i nasıl tanımlarsınız, bize kendinizden bahseder misiniz?
1981 yılı Ocak ayında doğdum. 8 yaşında yüzme sporuna başladım ve birçok Türkiye şampiyonluğu kazandım ve milli takımda da yer aldım. Lise bittikten sonra Bilgi Üniversitesi müzik (jazz) bölümüne %100 burslu olarak kabul edildim.
Müzik serüveniniz nasıl başladı, ilk albümünüzü çıkarmaya nasıl karar verdiniz?
6 yaşımdayken babamın aldığı oyuncak klavyede dinlediğim şarkıları kulaktan çıkarıp çaldığımı fark eden babam o yaşlarda bana piyano dersi aldırdı. Yüzme sporu çok vaktimi aldığından sadece bol müzik dinleyip şarkı söyleyerek devam ettim. Orta sondayken de gitar dersleri aldım ve ilk kez bir grup kurup stüdyoda provalara başladık. Lise bittiğinde artık barlarda ve bazı organizasyonlarda sahne almaya başlamıştım. Daha sonra bu işi profesyonel olarak yapmak için müzik okumaya karar verdim. İlk çıkardığım albümü Dolapdere Big Gang ile kaydettim. Teklif onlardan geldi. Ben de kabul ettim.
Dolapdere Big Gang grubunun ilk vokalisiniz ve grup olarak büyük başarılara imza attınız. Bunun dışında birçok grupla da çalıştınız. Müzik hayatınızın dönüm noktası nerede ve ne zaman oldu?
Amatör olarak 2 sene boyunca sahne aldığım yıllarda endüstri mühendisliği okuyordum. Daha sonra bölümü bırakıp Bilgi Üniversitesi sınavlarına hazırlanmaya başladım. 2 yıl sonra ses mühendisliğinde de yol almak istediğim için İskender Paydaş’ın yanında asistanlık yaptım ve o dönemden sonra sahneler ve freelance olarak ses mühendisliği ile para kazanmaya başladım. Dönüm noktası diye şöyle bir olayı paylaşabilirim: Müzik sektöründe İngilizce şarkı söyleyen biri de olduğumdan kazandığım para beni tatmin etmedi ve müziği bırakmaya karar verdim. Bu karardan 2 hafta sonra Dolapdere Big Gang grubunun yapımcısı beni aradı ve beni daha önce duyduklarını ve albüm anlaşması yapmak istediklerini söyledi. 2006 yılında çıkardığımız Local Strangers albümü ile de hayatım tamamen değişti. Dünyanın hemen her yerinde konser verdim. Şarkılarımız birçok dünyaca ünlü DJ’lerinin compilation albümlerinde yer aldı.
Müzisyenlik dışında başka projeleriniz de var diye biliyorum, bize biraz projelerinizden bahseder misiniz?
Müzik sektöründe hemen her işi yapıyorum. Reklam müziği, aranjman, ses mühendisliği, kurumsal danışmanlık, üniversite hocalığı, özel dersler dışında sahne hayatım da devam ediyor. Bunların dışında bir aile şirketimiz var ve şirket ortağıyım; global firmalara ham madde tedariği yapıyoruz. Tekrar bir single çıkarma gibi bir düşüncem de var. Besteci bir arkadaşımla bir düet planlıyoruz. En kısa zamanda çalışmalarına da başlayacağız.
Pandemi süreci tüm sektörleri olduğu gibi müzik sektörünü de oldukça etkiledi. Siz bu dönemi nasıl geçirdiniz, hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?
Pandemi sürecinde bütün saydığım işler maalesef durdu. Bu dönemde bana psikolog bir arkadaşım bir proje getirdi. Çocuk şarkıları yaptım. Hem Türkçe hem İngilizce kendi stüdyomda bestelerini aranjmanlarını ve bütün prodüksiyonu tek başıma bitirdim. Bunun dışında Amerikalı bir besteci şarkılarını seslendirmemi istedi. Bir de çeşitli müzisyen ve rock gruplarının single kayıtlarını ve mixlerini yaptım. Uzun zaman sonra sahne işlerine geri dönmüştüm ancak pandemi dolayısıyla sahne işleri bir süre askıda kalacak gibi gözüküyor.
Örnek aldığınız, idol olarak gördüğünüz biri var mı?
81 doğumlu biri olarak müzik tarihinin en güzel yıllarını yaşadığımı düşünüyorum. İdol olarak demeyelim; ama çok beğendiğim ve benim de müzikal vizyonumu etkileyen sanatçılar Michael Jackson, Prince, Stevie Wonder gibi isimler oldu.
Hayatınızda ‘Olmak istediğim yer’ olarak adlandırdığınız bir konum var mı?
Tekrar sık sık konser vermek çok istiyorum. O şekilde adlandırdığım bir yer yok. Zaten dediğim gibi sektörün her alanında aktif olarak çalışıyorum.
Müzik tarihinin en güzel yıllarını yaşadığımı düşünüyorum.
Her sektör gibi müzik sektörü de popüler kültürden etkileniyor, Jazz söyleyen biri olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben jazz okudum ama hiçbir zaman jazz söylemedim. Jazz’ı çok kültür müziği görüyorum ve o kültürün havasını almadan tam olarak icra edebileceğime inanmıyorum. Hayatım boyunca hep İngilizce şarkı söyledim. Tabi şimdi sahnede yaptığım repertuarlar genelde İngilizce-Türkçe karışık. Ülkemizde yabancı müzik dinleyen çok insan var ama sektör Türkçe akımlarla yürüyor. Şu anda artık her şey dijital dünyaya döndü ve dinleyicilere ulaşmak hem kolaylaştı hem zorlaştı. Bir de korkunç bir tüketim çağında yaşıyoruz. Yeni yapılan şarkıların ömrü çok kısa oluyor. Eskiden dinlediğimiz ve hala kalıcılığını sürdüren şarkılar artık çok az çıkıyor.
Şu anda artık her şey dijital dünyaya döndü ve dinleyicilere ulaşmak hem kolaylaştı hem zorlaştı.
Dijital medyanın öneminin arttığı bu günlerde, yaptığınız işlerde ne gibi yansımalarını görüyorsunuz?
Dijital medyayı çok aktif kullanan birisi değilim. Bu dönemde kullanmak şart. Birkaç şarkı kaydedip özellikle Instagram’da çok iyi geri dönüşler aldım. Sesimi en çok Phil Collins’e benzetiyorlar. Mesela bir canlı performansımdan bir video koydum Phil Collins’in back vokalisti beni takibe aldı. Ayrıca çok sevdiğim ve bir ikon olarak gördüğüm Scorpions grubunun bas gitaristi beni takip ediyor. Bazen onunla sohbet ettiğimiz de oluyor. Bunlar dışında fake takipçi satın alıp da 100.000 takipçim olacağına gerçek takipçilerin olması tercihim.
Korkunç bir tüketim çağında yaşıyoruz.
Yurt içi ve yurt dışında çeşitli konser ve organizasyonlarda yer alıyorsunuz, yoğun iş temponuzun dışında keyif aldığınız şeyler nelerdir?
Spor yapmaktan çok keyif alıyorum. Boş zamanlarımda en keyif aldığım şey oğlumla vakit geçirmek. Oğluma yeni şeyler öğretmek ve onun sürekli gelişmesi için çok uğraşıyorum.
Okan Bayülgen ve Cengiz Semercioğlu’nun deyimiyle “Türkiye’de en iyi İngilizce şarkı söyleyen Türk Sanatçı”sınız. Başarılı bir sanatçı olarak genç müzisyenlere vermek istediğiniz bir tavsiye var mı?
Ben de bir üniversite hocası olarak ve özel ders veren biri olarak genç müzisyenlerde gördüğüm en büyük hata sabırsızlık. Bir müzisyen olmak zaman alan bir şeydir ve buna hemen ulaşmak istiyorlar genelde. Bu işte başarılı olmak için enstrümanına çok iyi çalışmaları gerekiyor. Artık bu zamanda evde bir stüdyo kurup bütün müzikleri kaydetmek mümkün. Benim inancıma göre bu iş biraz da usta çırak ilişkisidir. Hocalarını ya da beraber çalışacakları kişileri doğru seçmek bu yönde çok önemli. Bir de sadece yeni yapılmış şarkılar kadar eskiden 80’ler 90’lardan günümüze popüler olmuş akımları da dinlemeleri bence önemli. Şu anda yapılan çoğu şarkı maalesef eski müziklerdeki kaliteyi yakalayamıyor. Bu da vizyonlarını geliştirmeleri için önemli diye düşünüyorum.
Röportaj: Jiyan Tokay