Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Seda Durgut
1. Glokom (Göz Tansiyonu)
Glokom, göz içindeki sıvının normalden daha yüksek basınçta olması sonucu optik sinir hasarıyla karakterize olan bir göz hastalığıdır. Bu yüksek basınç, genellikle göz içindeki sıvının normal dolaşımında bir tıkanıklık veya akış engeli nedeniyle oluşur. Glokom, genellikle başlangıçta belirti vermez ve ilerleyici bir hastalıktır. Göz içi basıncındaki artış, zamanla optik sinirdeki liflerin hasar görmesine ve görmede azalmaya hatta körlüğe yol açabilir. Glokom hastalığında aile öyküsü sık görülmektedir.
Bu nedenle sadece glokom tanısı almış kişilerin değil, ailesinde glokom öyküsü olan ya da olmasa bile 40 yaş üstü herkesin en aza yılda bir kere göz tansiyonunu ölçtürmesi gerekmektedir.
2. Sarı Nokta Hastalığı (SMD /AMD)
Sarı nokta hastalığı, genellikle yaşa bağlı ortaya çıkan ve retina tabakasının maküla bölgesinde, yani görme noktasında oluşan bir hastalıktır. Bazı durumlarda özellikle ailesel yatkınlıkta daha erken yaşlarda da görülebilir. Makula, görüşünüzün netliği ve merkezi görüşünüzün büyük bir kısmını sağlayan bölgedir. Sarı nokta hastalığının belirtileri arasında merkezi görüşte bulanıklık, bozulma veya karanlık noktalar, renk algısında değişiklikler ve düşük kontrastlı görme yer alır. Bu bölgede sıvı toplanmasına ya da yaraya sebep olan süreçler görme noktasında iz bırakır. İki ana türü vardır: kuru tip ve ıslak tip. Özellikle ıslak tip SMD düzenli takip ve tedavi edilmediğinde görmeyi kalıcı olarak bozmaktadır.
3. Alerjik Konjonktivit
"Alerjinin en rahatsız edici yanı göz kaşınmaları olduğundan, hastalar gözlerini kaşımaya ve ovuşturmaya doyamaz. Bu kaşımalar bazı kimselerde gözün önündeki saydam tabaka olan korneanın yapısında bozulmalara sebep olur, ki bunların en ciddisi ise görme kaybına yol açan keratokonustur".
Ayrıca alerjik konjonktivit tedavisinde çoğu zaman kortişzon tedavisine ihtiyaç duyduğumuz için genellikle tüm allerji hastaları bu ilaçların hızlı etkisini ve konforunu bilir. Söylenilen sürede ilacı kesmez ve takipsiz sürekli kullanmaya devam ederse fazla doz steroid kullanmaya bağlı gözlerde katarakt, glokom veya yüzey bozuklukları da gelişebilir. Bu nedenle alerjik konjonktivit hastaları bir göz hekiminin takibinde olmalı ve sadece aktifleşince değil gerekli durumlarda aktifleşmeden baskılama tedavi seçeneklerini de kullanmalıdır.
4. Keratokonus
Keratokonus, korneanın (gözün saydam dış tabakası) incelmesi ve kubbemsi bir şekil almasıyla karakterize bir göz hastalığıdır. Normalde, kornea düz bir şekle sahiptir, ancak keratokonus gelişen kişilerde, kornea kademeli olarak daha kavisli hale gelir. Bu durum, ışığın göz içine yanlış bir şekilde kırılmasına neden olur.
Korneada sık atak geçiren hastalarda zamanla kornea çok incelir ve bazen delinme gelişebilir. Bu nedenle iş bu noktaya gelmeden riskli görülen kornealara sert kontak lensler, halka tedavileri ya da cross linking denilen lazer tedavileri ile durdurmak önemlidir. Aksi takdirde görme kaybı gelişir ve kornea nakli ihtiyacı doğar. Erken teşhis ve tedavi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir ve görme problemlerini azaltabilir.
5. Gözü Etkileyen Kronik Sistemik Hastalıklar
Gözü en sık etkileyen sistemik hastalılar diyabet, yüksek tansiyon ve guatr olarak özetlenebilir.
- Şeker Hastalığı
Diyabet hastalığı çağımızın en sık problemlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Kişinin tüm bedeninde olumsuz etkiler oluşturan bu hastalığın en sık etkilediği organlardan biri belkide başlıcası gözlerdir. Kandaki şeker düzeyi sürekli yüksek seyreder veya dalgalanırsa gözümüzün damar tabakasında yanlış yeni damarlanmalar ve bunlara bağlı ödem ve kanamalara yol açabilir. Bu sızıntılar özellikle görme noktasına yakınsa görmeye zarar verir. Diyabet hastaları 6 ayda bir düzenli göz arkası-retina-muayenesi olmalıdır ki tehdit unsuru oluşturan bir oluşum görülsün ve erken müdahele (lazer veya enjeksiyon tedavileri )edilsin.
- Hipertansiyon
Günümüzde en sık rastlanan bir diğer hastalık yüksek tansiyon hastalığıdır. Yaşam tarzının değişmesi, hareketsizlik ve yanlış beslenme gibi faktörler nedeniyle aslında artık herkes hipertansiyon hastası adayı olarak kabul edilmektedir. Tansiyon yüksekliği genel olarak damar yapısını bozduğu için yine göz damarları açısından da bir tehdit oluşturur. Yüksek basınç damarlarda genişlemeye ve hatta bazen çatlamasına sebep olarak kanamalara neden olur. Yüksek tansiyon hastalarının göz damarlarının kontrolü ve takibi için yıllık göz muayenelerini aksatmamaları geri dönüşümü olmayan hasarlar açısından önemli bir tedbirdir.Gerekli görülen durumlarda yine lazer veya enjeksiyon tedavileri uygulanabilir.
- Tiroid Hastalıkları
Toplumda özellikle de kadınlarda oldukçasık rastlanan bir diğer problem tiroid bezi hastalıklarıdır. Tiroid bezinin fazla çalıştığı halk arasında ‘zehirli guatr’ olarak bilinen Graves hastalığında göz küresi öne doğru çıkarak yerinden fırlayacakmış gibi bir görünüm oluşturabilir. Gözü çevreleyen yağ tabakasının fazla büyümesi, yer değiştirmesi ve ödemi buna neden olmaktadır. Bununla beraber bu hastalarda kapaklarda fazla açılma, göz kasları tutulumu olursa göz hareketlerinde kısıtlanma veya ağrı, göz tansiyonu artışı ve göz kuruluğu eşlik edebilir. Tüm bunların erken dönemde teşhis edilmesi ve her aşamada zamanında tedavi için düzenli göz muayenesi gereklidir.
6. Kuru Göz Hastalığı
Kuru göz sendromu, gözlerin yeterince gözyaşı üretemediği veya gözyaşının kalitesinin bozulduğu bir durumdur. Gözyaşı, gözlerin nemlenmesi, temizlenmesi ve korunması için önemlidir. Kuru göz sendromu olan kişilerde gözlerde yanma, batma, kızarma, kaşıntı, kuruluk hissi ve bulanık görme gibi belirtiler görülebilir. Bu belirtiler, gözdeki yüzeyin kuruması veya gözyaşının yeterince ya da uygun şekilde dağılmaması nedeniyle ortaya çıkar.Kuru göz sendromunun tedavisi, altta yatan nedenlere ve semptomların ciddiyetine bağlıdır. Tedavi edilmemiş kuru göz sendromu, göz enfeksiyonlarına ve görme kaybına neden olabilir, bu nedenle belirtiler fark edildiğinde bir göz doktoruna danışılması ve tedavinin düzenli takibi önemlidir.
Tüm bunların dışında tabiki kırma kusurları olan sürekli gözlük kullanması gereken kişilerin özellikle de çocukların 16 yaşına kadar 6 ayda bir, sonrasında ise yıllık rutin ölçümlerini yaptırmaları bu rutin sürelerin dışında ise görüş kalitelerinde herhangi bir anormallik hissettiklerinde mutlaka göz hekimine gidip muayene olmaları gereklidir.