İki ülke arasında kültürel aktivitelere çok önem veriyoruz.
Türkiye ile Meksika arasındaki ilişkileri nasıl görüyorsunuz, değerlendirir misiniz?
İki ülke arasındaki ilişkilerimiz günümüzde de geçmiş dönemlerde olduğu gibi çok iyi. Özellikle İstanbul ve Meksika arasında Türk Hava Yolları’nın direkt uçuşları başladığından beri daha da sıcak bir hale geldi. Ağustos ayından itibaren haftada 3 sefer olmak üzere İstanbul ve Mexico City arasında direkt uçuşlarımız var. Ekonomik anlamda sürekli yükselen bir grafiğimiz var. Serbest ticaret konusunda bir anlaşma yapmak üzere görüşmeler yapıyoruz. Hatta ticaret bakanlarımız geçtiğimiz aylarda Davos’ta bir araya geldiler. İkisi de işbirliğine çok açık.Bu durum ticaret ve turizm anlamında çok önemli. Kültürel aktivitelere çok önem veriyor ve karşılıklı kültürel aktiviteler gerçekleştiriyoruz. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2015 yılında Meksika’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Bizim Cumhurbaşkanımız da ondan 2 yıl önce 2013 yılında Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirmişti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da geçen yıl Mayıs ayında Meksika’ya ziyarette bulundu. Sürekli kontak halindeyiz.
MIKTA diye bir oluşum var. Meksika, Endonezya, Kore, Türkiye ve Avustralya’dan oluşuyor. 2013 yılında kuruldu. BM’nin toplantıları sırasında, gelişmekte olan bu ülkelerin bir araya gelerek, birlikte neler yapabileceklerine dair oluşturdukları bir grup MIKTA. BRICS diye Brezilya ve Rusyanın önderliğinde bir oluşum var daha büyük ölçüde, MIKTA daha yeni ve küçük çapta ama sürekli gelişmekte olan bir oluşum. Ekonomik, kültürel gelişmişlik yapıları birbirine benzer, genç nüfusları olan ülkeleriz. İlişkilerimizi koordineli ve enformel diyaloglarla yürütüyoruz. Bu da bize daha çok ivme kazandırıyor. Şu anda MIKTA dönem başkanı Meksikalı ama bu sene itibarı ile başkanlık Kore’ye geçecek.
Türk dizileri Meksika’da çok popüler.
Meksika Büyükelçiliği olarak Türkiye’de ne tür etkinlikler düzenliyorsunuz?
Forumlar düzenliyoruz. Turizm yatırımları ile ilgili en son İstanbul’da düzenlenen bir foruma katıldık. Ayrıca iki ülkenin meclislerinin bir araya getirerek, birlikte görüşmeler yapmasını sağlıyoruz. Gelecek hafta Latin Amerika ülkelerinin büyükelçileriyle İzmir’e gideceğiz, orada Ticaret Odası ile bir araya geleceğiz. Özellikle bu Ticaret Odaları ile görüşmelerimiz devam ediyor. Serbest ticaret anlaşmasından bahsetmiştim. Bunun üzerine görüşmeler yapmaya devam ediyoruz. Eskişehir Ticaret Odası ile de bağlantımız ve diyaloğumuz var. İzmir’de otomobil parçaları endüstrisinde çalışan NEMAK adında bir Meksika fabrikası var. Meksika’da da birkaç büyük Türk girişimi var. Onlar da otomobil endüstrisinde. Özellikle oto parçaları ihtiyaçlarında karşılıklı ticari iş birliği içerisindeyiz. Bilgisayar, ev eşyaları, buzdolapları, mücevher ve tekstil alanlarında da iş birliği yapıyoruz. Türkiye ayrıca Meksika’dan gümüş alıyor. Özellikle kültürel aktivitelerden sonrai sinema alanında yapımcı ve yönetmenleri bir araya getirmeye çalışıyoruz. Türk dizileri Meksika’da çok popüler. Ben de Kurt Seyit ve Şura dizisini izliyorum. Mucize Doktor dizisi de çok popüler ve onun benzer bir versiyonu Meksika’da çekiliyor. Türk Televizyoncu ve yapımcı Acun Ilıcalı’nın da Meksika’da bir ofisi var. Festivallerde birlikte yer almak için sinemacıları bir arada tutmaya çalışıyoruz. Öncelikle Meksika’nın en önemli yönetmenlerinden birinin hem film gösterimi hem de bir sergisi Anadolu Üniversitesi ile ortak olarak burada gerçekleştirilecek. Bu yönetmen Fransa’da Meksika’da ve İspanya’da filmler çekti. Son filmini Fransa’da çekti. Bütün filmlerinin gösterimi olacak. Ayrıca üniversiteler arası iş birliği kuruluyor. İspanya Madrid’de ve Meksika Üniversitesi’nde bulunan ama Meksikalı olan öğretim görevlilerinden buraya gelecek olanlar var. Öğrenci ve öğretim görevlisi değişim programı yapılacak. Bizimle beraber Meksika Üniversite’sinden bir akademisyen gelecek. Osmangazi Üniversite’sinde Uluslararası İlişkiler Bölümü ve Anadolu Üniversite’sinde İletişim Fakültesiyle aramızda bir değişim programı olacak.
Bizde 60 farklı dil ve lehçe var. Dil çeşitliliği eğitim alanında birçok soruna yol açıyor. Bir yandan kendi lehçelerimiz, bir yandan İspanyolca, bunların yanısıra öğretilmeye çalışılan İngilizce var. Dolayısıyla bu bizim için üzerinde çalışılması gereken konu teşkil ediyor. Biz de bunun üzerine çalışıyoruz. 1847 yılından önce Teksas, Colorado, California, Arizona aslında Meksika’nın şehirleriydi. 1860’larda Napolyon Meksika’ya ordularını getirmiş ve başa Avusturyalı birini koymuş. O da Osmanlı ile ilk iletişim kuran kişiymiş. Onun kardeşi Meksika’nın imparatoruymuş. Ve o bir temsilci göndermiş Osmanlı ile ilk iletişimleri bu şekilde olmuş.
Yoğun iş ve siyaset yaşantınızın stresini atmak için neler yapıyorsunuz?
Müziği ve sinemaya gitmeyi çok seviyorum. Klasik müziği, popüler müziği ve jazz müziği çok seviyorum. Türk müziğini de yeni keşfediyorum. Sultanlar için ve sultanlar tarafından yapılan müzik CD’lerine sahibim. Onları dinlemek ve keşfetmek keyif veriyor.
Berlin ve İstanbul bende çok büyük izler bıraktı, çünkü bu şehirler kültürel olarak karma bir yapıya sahip.
Aile ve özel yaşantınızdan da biraz bahseder misiniz?
Ben Mexico City’de doğdum. Babam ise Jalisco’dan gelmiş. Türk kökenli bir eşim ve İsviçre’de yaşayan bir kızım var. Kendisi bir İsveç ile evli. İstanbul’da evlendiler, Zürih’te yaşıyorlar. Damadın babası Müslüman kendisi de Yahudi. Kökenleri oldukça karma bir kız torunum var. Torunum çok sevimli ve henüz 13 yaşında bir öğrenci. Babaannesinin baba tarafı İspanyol, Sefarad Yahudilerinden. İzmir ve İstanbul bölgelerinde biliyorsunuz ki oldukça fazla Sefarad var.
Berlin ve İstanbul bende çok büyük izler bıraktı, çünkü bu şehirler kültürel olarak karma bir yapıya sahip. İkisinde de çeşitlilik çok fazla ve büyük şehirler.
Eşiniz de bir Türk, Sultan 2. Abdulhamit’in torunu olan Mediha Osmanoğlu ile tanışmanız nasıl gerçekleşti?
1983 yılında Almanya’nın Bonn şehrinde tanıştık. Eşim o zamanlarda büyükelçiliklerle çalışıyordu. Arkadaşlığımız orada başladı. Berlin Duvarı yıkılırken oradaydık. Birlikte Fransa’ya gittik. Oradan Macaristan’a geçtik, sonrasında ise beraber Meksika’ya döndük. Hatta geçen Kasım ayında eşimle beraber Türkiye’deydik.
Meksika, Endonezya, Kore, Türkiye ve Avustralya ülkelerinin yer aldığı MIKTA diye bir oluşum var. Oldukça yeni, gelişmekte olan bu ülkelerin bir araya gelerek, birlikte neler yapabileceklerine dair oluşturdukları bir grup.
Koleksiyoner bir hobiniz ve uğraştığınız sporlar var mıdır, kendinize ayırdığınız vakti nasıl değerlendirdiğinizden bahseder misiniz?
Kitap ve plak koleksiyonu yapıyorum. Plak koleksiyonumun bir kısmını Meksika’da bir radyo kuruluşuna bir kısmını da Mexico Phonetic Museum’a bağışladım. Meksika’da bir ses kütüphanemiz var. Bu ses kütüphanesinde öteden beri gelen tüm lehçelerin ses kayıtlarını ve müziklerini sergiliyoruz. Böylelikle bu lehçelere sahip çıkıyoruz, unutulmamasını sağlıyoruz. Bence bu Türkiye için de yapılabilir.
Spor olarak sadece yürüyorum ama yüzmeyi çok seviyorum. Ofisimizde bir yüzme havuzu var, oradan sürekli yararlanıyorum.
Röportaj: Esra Güneş