Eğitimci, içten ve örnek bir aile; Betül Gümüş ve ailesi
“Aile” kavramı; bazıları için yaşam, bazıları için samimiyet, bazıları için de burukluktur. Bir çocuğun büyüyüp, fiziksel ve ruhsal anlamda gelişebilmesi, buruk kalmaması ve her şeyinin tamam olması için aile; birincil faktör, en önemli unsurdur. Aile olmayı sözde kalmayıp özde başarabilmiş, biyolojik çocuklarının yanı sıra bir de kalpten çocuk sahibi olmuş “Gümüş Ailesi” ile “Koruyucu Aile” üzerine röportaj gerçekleştirdik. Güzel kızlarının büyüdüğü bahçelerinde bizleri ağırlayan Betül Gümüş ve ailesi, içtenlikle tüm sorularımızı yanıtladı. Koruyucu aile olmak ile ilgili tüm soruların yanıtlarını bulacağınız röportajımızın, size de tüm samimiyetiyle geçmesini diliyor, böyle bir düşüncesi olan ama cesaret edemeyenlere de örnek olmasını umuyoruz. Keyifli okumalar…
“Koruyucu aile olmak da bir evlat sahibi olmak şeklidir ve yüksek sesle konuşulduğu zaman daha çok artacaktır…”
Öncelikle Betül Gümüş’ü tanıyabilir miyiz, bize kendinizden bahseder misiniz?
Böylesi güzel bir konuda buluşma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Denizli ve Isparta kökenli bir ailede dünyaya geldim. Üniversiteyi kazanıp Eskişehir’e geldim ve eşimle de üniversitede tanıştık. Eşimin Anadolu Üniversitesi’nde öğretim görevliliği kadrosu gelince kalıcı olarak buraya yerleştik. Anadolu Üniversitesi’nde İşletme lisansımı ve Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri yüksek lisansımı tamamlayıp meslek hayatıma başladıktan ve 10 yıl boyunca 3 ayrı fabrikada İnsan Kaynakları Yöneticiliği görevini üstlendikten sonra yarım kalan doktora eğitimimi tamamlamak amacı ile 2014 yılında Anadolu Üniversitesinde çalışmaya başladım. 2019 yılında Yönetim ve Organizasyon alanında doktoramı tamamladım. Halen Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinde “Doktor Sınav Hizmetleri Uzmanı” olarak görev yapıyorum. Aynı zamanda geçtiğimiz yıl, Profesyonel Yaşam Koçluğu eğitimimi de tamamladım. Bir taraftan çalışıp bir taraftan eşimle kızlarımızı büyüterek güzel ve anlamlı bir hayat yaşamaya gayret ediyoruz.
Salih Bey siz de bize kendinizden bahseder misiniz?
Antalya doğumluyum ama sonradan Eskişehirli olduk. Üniversite öğrenimi için Eskişehir maceram başladıktan sonra -kalabak suyundan içtiğim için herhalde- Eskişehir’i bırakamadım. İş yaşamına Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sisteminde başladım. Uzaktan Eğitim Uzmanı olarak ders içerik üretim ve geliştirme, AÖF yurt içi ve yurt dışı organizasyonlarında görevlerim oldu. Şu anda AÖF yurt dışı programlarını koordinatörlüğü görevini yürütüyorum. Eskişehir’de eşimle beraber kızlarımızın önce eğitimleri başta olmak üzere mutlu bir hayatları olsun istiyoruz.
Temel gaye; her çocuğun sevgi dolu bir ailede büyümesi ve kurum bakımında hiçbir çocuğun kalmamasıdır.
“Koruyucu aile” kavramını bize kısaca açıklar mısınız?
Koruyucu ailelik; herhangi bir sebepten ötürü (çeşitli sosyal ve ekonomik zorluklarla zayıflayan ve dağılan aileler ya da zihinsel, bedensel, psikolojik sorunları nedeniyle aile bütünlüğünü sağlayamama vb. sebeplerle) biyolojik ailesinin yanında kalması mümkün olmayan çocukların devlet denetimindeki aile ortamlarında bakılması ve yetiştirilmesi esasına dayanan bir bakım modelidir. Buradaki temel gaye her çocuğun sevgi dolu bir ailede büyümesi ve kurum bakımında hiçbir çocuğun kalmamasıdır. Devletimiz koruma altındaki çocuklarımıza her türlü imkânı fazlası ile sunmakta, tek eksik ise aile sevgisi… Bunun için de devletimizin koruyucu aileliği teşvik eden pek çok uygulaması var. Koruyucu ailelerin çoğalması için pek çok bilgilendirme çalışması, toplantılar, konferanslar düzenleniyor. Biz koruyucu aileler için her ay ödenen bir destek bedeli, her öğretim yılı başında eğitim masrafları karşılığı olarak ödenen bir destek bedeli, çocuklarımızın giyim masrafları için yılda iki kez ek destek gibi çok önemli teşviklerimiz var. Bunun yanında koruyucu ailelerden, eşine veya bir yakınına bağlı olmaksızın emekliliğine esas sosyal güvencesi olmayan eşlerden birinin bir asgari ücret tutarı üzerinden Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında isteğe bağlı sigortasını yaptırması ve ödeme belgesinin ibrazı halinde primleri aylık olarak ödeme ilave edilerek karşılanıyor. Biz koruyucu ailelerden tek beklenen şey ise çocuklarımıza aile sıcaklığı vermemiz, bol bol sarılmamız, korumamız ve onları güvenle geleceğe hazırlamamız… Biz de aile olarak en küçük kızımızı çok seviyor, doyasıya kucaklıyor ve onun sağlıkla, huzurla, güvenle büyümesini sağlamaya çalışıyoruz…
Koruyucu aile olabilmenin şartlarından ve bunun psikolojik olarak da hazır olma boyutundan bahseder misiniz?
Tabi ki, seve seve… T.C. vatandaşı, bekâr veya evli (Bu konu bana çok soruluyor. Bekâr bireyler de koruyucu aile olabilirler.), Türkiye’de ikamet eden, 25-65 Yaşları arasında, en az ilkokul mezunu, düzenli bir gelire sahip ve son olarak çocuğun biyolojik anne-babası ya da vasisi olmayan herkes koruyucu aileliğe başvurabilir. Koruyucu aileliğe başvurulduktan sonra da bir takım adımlar var, dilerseniz o kısma ilerideki aşamalarda değinelim. Psikolojik olarak hazır olma boyutu çok önemli. Bu röportajı da bu açıdan çok önemsiyorum. Biz de koruyucu aile olmadan önce bu konuyu çok araştırdık, çok sorduk, soruşturduk. Koruyucu aile olmadan önce bir dolu koruyucu aile arkadaşım oldu… Onlar bize çok yol gösterdiler. İyi örnekler çoğaldıkça kişilerin “Böyle bir çocuk sahibi olma yolu da var” demesini istiyorum. Mersin’de çok değerli bir arkadaşım var. Duygu Çağlar Gizli. Kendisi de evlat edinen bir annemiz. Onun çok güzel bir sözü var. “Evlat edinme de koruyucu ailelik de bir doğum şeklidir ve yüksek sesle konuşulmalıdır” Bizimde tüm çabamız budur. Koruyucu ailelik de bir evlat sahibi olma, bir meleğe aile olma şekli ve bu konu yüksek sesle konuşuldukça daha çok artacak diye düşünüyoruz. Biz eşimle uzun yıllardır koruyucu aile olmayı düşünüyorduk. İki biyolojik kızım doğup biraz büyüdükten sonra artık bu konuda somut bir adım atmaya karar verdik ve 2017 yılında üçüncü prensesimiz kalbimizden doğdu.
Her bir çocuk evlat edinildiğinde veya koruyucu aile tarafından sahiplenildiğinde ben de sanki bir kere daha anne oluyorum...
Koruyucu aile olmanızı daha detaylı anlatır mısınız? Nasıl başvurdunuz, neler yaptınız bu süreçte?
Koruyucu aile olmak için; ilimiz Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne başvurduk. Orada Sosyal Hizmet Uzmanımız bize detaylı olarak koruyucu aileliği, koruyucu aileliğin evlat edinmeden farklı yanlarını, özelliklerini anlattı. Sonrasında biz ailece devlet hastanesinden sağlık raporu aldık. Hazırlanması gereken evraklarımızı hazırladık. Sosyal Hizmet Uzmanımız evimize gelerek evimizi inceledi. Zaten bizim 2 kızımız olduğu için her şeyimiz hazırdı. Sosyal Hizmet Uzmanı kızlarımızla da konuştu. Onların da hazır olduğuna emin olunca, süreç hepimiz için daha da rahat ilerledi. Aklımızda hep bir kız çocuğu daha vardı eşimle. Kızlarımızın da ricası ile küçük bir kız çocuğu için talepte bulunduk. İl Müdürlüğü’nden koruyucu ailelik onayımız çıktıktan yaklaşık 4 ay sonra kızımıza kavuştuk.
Çok karıştırılan “koruyucu aile ve evlat edinme” nin farklarını bize anlatır mısınız?
Koruyucu ailelik ile evlat edinme arasındaki en önemli fark çocuğun velayetidir. Koruyucu Ailelikte çocuğun bakım, yetişme ve eğitim sorumluluğunu devlet belli esaslar çerçevesinde koruyucu aileyle paylaşır ancak çocuğun velayeti halen biyolojik ailesindedir. Daha açık anlatmak gerekirse; Koruyucu aile olunan çocuğun adı ve soyadı biyolojik ailesinin koyduğu ad ve soyadıdır. Koruyucu ailenin çocuğa ait koruyucu aile kimlik kartı vardır. "Evlat Edinme" işleyişinde ise çocuğun bakım, yetişme ve eğitim sorumluluğu tamamen evlat edinen aileye aittir. Evlat edinilen, evlat edinenin mirasçısı olur, soyadını alır ve evlat edinen isterse çocuğa yeni bir ad verebilir. Koruyucu ailelik sisteminde devlet koruyucu aileye biraz önce bahsettiğim teşviklerde bulunur. Evlat edinme işleyişinde ise çocuğun bakım, yetişme ve eğitim sorumluluğu tamamen evlat edinen aileye aittir. Çocuğun koruyucu aile yanında kalma süresi korunma altına alınma nedenine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Çocuk uzun yıllar koruyucu ailesinin yanında kalabileceği gibi belirli bir süreden sonra biyolojik ailesine döndürülme ihtimali de bulunmaktadır. Biyolojik ailesine döndürülme ihtimali çocuğun yüksek çıkarı göz önünde bulundurularak kurum tarafından komisyon ile karara bağlanmaktadır. Bu kararın alınmasında biyolojik ailelerin maddi ve manevi koşullarını düzeltmeleri ve bunu Sosyal Hizmet Uzmanlarına kanıtlamaları istenmektedir. Hem evlat edinme hem de koruyucu ailelikte çocuk 7 gün 24 saat ailenin yanında kalır ve hem evlat edinme hem de koruyucu ailelik başvuruları Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İl Müdürlüklerine yapılmaktadır.
Aynı zamanda İnsan Kaynakları Yöneticisisiniz ve Anadolu Üniversitesi’nde Sınav Hizmetleri Uzmanı olarak çalışıyorsunuz. Bu yoğun tempoda sizin enerjinizi yükselten, motive eden şeyler nelerdir?
En büyük gücümü kızlarımdan alıyorum. Ben boş durmaktan yorulan, üretmekten enerjisini alan biriyim. En yorulduğum anlarda kızlarım bir gülüyor, bir sarılıyor bana, her şey yenileniyor benim için. Ben üç kızımla doktora yaparken de beni motive eden en büyük duygu onlara örnek olma isteğimdi. Onları büyüdüklerinde ayakları üzerinde duran güçlü, eğitimli, başarılı bireyler olarak görebilmek en büyük arzum. Bir de eşim hayatımın her anında benim en büyük dayanağım. Organize Sanayi Bölgesi’nde çok yoğun tempoda çalışırken eşim çok sabahlamıştır kızlarımla. Üçüncü kızımıza koruyucu aile olduğumuzda da ona yaptığı emek, çaba film gibi… Bu duygu tarif edilemez, yaşanır. Bambaşka bir huzur, bambaşka bir mutluluk yaşadıklarımız…
Üniversite yıllarınızda da “gönüllü abla” olarak kurumdaki çocukları ziyaret ediyormuşsunuz ve şimdi de koruyucu annesiniz ve koruyucu aileliği tanıtmak için çabalıyorsunuz. Çocuklarla ilgili kendinize görev edindiğinizi ve insanlara da bu güzel görevi aşılamak istediğinizi söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle… Aile özlemi çeken, geceleri yatağına yattığında “Benim de bir evim, odam, yuvam olsun” diyen o kadar çok çocuğumuz var ki… Her bir çocuk evlat edinildiğinde veya koruyucu aile tarafından sahiplenildiğinde ben de sanki bir kere daha anne oluyorum. O kadar seviniyorum. Benim hep savunduğum bir fikrim var. Hepimizin evinde o kadar çok eşya, yemek, yatak, oyuncak, imkân var ki değil bir çocuk kaç çocuk sığar. Yeter ki istensin, yeter ki isteyelim. Hiçbir çocuk aile özlemi duymasın. Her çocuk dolu dolu “Anne”, “Baba”, “Abla” Ağabey” diyebilsin, evim, odam diyebilsin inşallah…
İki biyolojik kızım doğup biraz büyüdükten sonra artık somut bir adım atmaya karar verdik ve 2017 yılında üçüncü prensesimiz kalbimizden doğdu...
İkisi biyolojik, bir tanesi de sizin deyiminizle “kalbinizden doğan” olmak üzere 3 kızınız var. Anne ve baba olarak kızlarınızla ilişkinizden bahseder misiniz?
İlk iki kızım babacıydı, üçüncü kızım da babacı oldu. Mucize gibi ama inanılmaz şekilde kardeşler birbirlerine ve babalarına benziyorlar. Kızlarımla çok eğleniriz. Her birinin karakteri, hoşlandıkları birbirlerinden farklı. Ben ve eşim de elimizden geldiğince her biri ile ayrı ayrı vakit geçirmeye ve anılar biriktirmeye özen gösteriyoruz. Onlar büyüdükçe bizler de büyüyoruz. Onlar hayatı keşfettikçe biz de yeni şeyler öğreniyoruz. Ne mutlu bize…
Tüm dünyayı saran Korona virüs nedeniyle karantina süreci geçirdik, siz bu dönemde neler yaptınız?
Herkes gibi bizim için de bilinmezlerle dolu ve zor bir süreçti. Sanırım en zoru tedirginliğimizi ve kaygılarımızı olabildiğince çocuklarımıza yansıtmama ve onları korumaya çalışmaydı. Hayatımızda hiç olmadığımız kadar evde vakit geçirdik. Çok kardeşli olmanın ve bahçeli bir evde yaşamanın avantajını çok hissettik. Birbirlerini oyaladılar kızlarımız... Biz de bir taraftan işe gidip diğer taraftan kızlarla kaliteli vakit geçirmeye çalıştık. Ben oldum olası resimlere ve tablolara çok meraklıydım ama bu konuda yeteneğim yok maalesef. Bu dönemde numaralı tablo boyama setlerini keşfettik ve ailece 4 tane yağlı boya tablo bitirdik. Yeni ve özel bir deneyim kattı hayatımıza. Kızlarımızın öğrenimlerine devam etmeleri için destek olduk ve günlük yaşamımızı buna göre organize ettik.
Karantina sonrası, Haziran ayından itibaren yeni normal yaşama geçtik. Bu yeni normalde aldığınız önlemlerden ve planlarınızdan bahseder misiniz?
Eşimle ben işe gittiğimizde halen çok özenli davranmaya ve iş ya da alışveriş sebebi ile dışarı çıkıp eve geldiğimizde eve mikrop taşımamaya çok dikkat ediyoruz. Mart ayından beri hiç AVM’ye gitmedik, kalabalık ortamlara girmemeye özen gösterdik, ev ziyaretlerimizi minimuma indirdik. Şu anda olabildiğince internetten sipariş vererek ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışıyoruz. Kızlarımızı korumak adına onları kalabalık ortamlara sokmamaya özel hassasiyet gösteriyoruz. İnşallah tez zamanda bu günler geçer ve normal hayatımıza geri döneriz. Kendi adıma bu süreçte aslında normal saydığımız şeylerin (özgürce gezmek, arkadaşlarımıza sarılmak, çocuklarımızın okullarına gitmesi, bizlerin rahatça alışveriş yapması vs.) ne kadar lüks olduğunu keşfettim. Zaten hep şükreden biriyim. Bu günler geçip de normale döndüğümüzde daha da şükredeceğiz.
Betül Gümüş özel hayatında nasıl biridir, neler yapmaktan hoşlanır?
Betül Gümüş çok sosyal, konuşkan, üretmekten ve çalışmaktan muazzam keyif alan, ailesine ve arkadaşlarına çok düşkün biridir. Evde oturmaktan çok keyif almadığımdan bu süreç benim için ayrıca bir sınav oldu ama çocuklarım ve ailem güvende olduktan sonra bana her yer cennet. Hep bugünün ötesinde hayalleri olan ve plan yapmaktan çok hoşlanan biriyim. Kariyerim ile ilgili planlarım yanında bizim koruyucu ailelik hikâyemiz ile ilgili bir kitap yazma projem de var. Umarım tez zamanda onu da gerçekleştirip daha çok aileye rehber olabilirim. En çok hoşlandığım şeyler seyahat etmek, alışveriş yapmak ve arkadaşlarımla kahve içmektir. Normal rutinimizde, büyük kızımız Bilge’miz konservatuvarda keman çaldığından ve ortanca kızımız İlke’miz Su Balesi Takımında lisanslı yüzücü olduğundan dolayı hayatımız çok koşturmalı geçiyor. Şimdilik en küçük prensesimiz yalnızca okuluna gidiyor ama eminim o da kendi seveceği yolu en yakın zamanda çizecektir. Bize de onları desteklemek kalıyor.
Gelelim bu iki güzel ablamıza... Evin en büyük ablası olarak ilk sana sormak isterim. Koruyucu ailelikle ilgili ne düşünüyorsun? Neler hissediyorsun?
BİLGE GÜMÜŞ:
“İlk gün prensesimiz eve geldiğinde artık 5 kişilik bir aile olduğumuzu anlamıştım.”
Koruyucu aile olmak sadece bir çocuğu beslemek ve barınma sağlamak değildir. Koruyucu aile olmak demek; onu sevmek, korumak, onunla oyun oynamak, evde koltukların üzerinde zıplayarak yerde lavlar var diye bağırarak oyun oynamak, onun dizi acıdığında ( aslında hiç gerekmediğini bilmemize rağmen) onun dizine krem sürmektir. En önemlisi ona aile sevgisi vermek, ona sevildiğini hissettirmektir. İşte bu koruyucu aileliktir. İlk gün prensesimiz bizim evimize geldiğinde artık beş kişilik bir aile olduğumuzu anlamıştım. O güne dair en çok hatırladığım şeyi sorarsanız akşam onu beşiğine yatırdıktan sonra sürekli kolunu öptüğümü hatırlıyorum. Mesela odanın önünden geçerken duruyordum, kolundan öpüyordum ve yoluma devam ediyordum. Bu sayede onu koruduğumu hissediyordum ve bu hissi çok seviyorum. Benim için kardeşlerim her şeyden önemlidir. Onları her şeyden çok seviyorum.
Peki senin koruyucu ailelikle ilgili görüşlerin nelerdir? Neler hissediyorsun?
İLKE GÜMÜŞ:
“İyi ki onun ablasıyım, siz de koruyucu aile olun.”
Kardeşim benim sevgi kaynağım. Annem geçen gün beni kardeşimle yatırdı. Biz birlikte camdan dışarıya bakarak uyuduk. Kardeşim beni abla yaptığı için çok mutluyum. Annem kardeşimi evimize getirdiği ilk gün bir sürprizim var dedi ve ben çok sevindim. Kardeşim ilk günlerde oyun oynarken hep anneme yaslanırdı, artık bizimle de çok samimi... Ben artık hep onunla oynuyorum. Onunla en çok bahçemizde su savaşı yapmaya bayılıyorum. Bir de atçılık oynamayı çok seviyor, birlikte oynuyoruz. Kardeşimi bizden alsalar 1 sene belki 2 sene ağlarım. Onu çok seviyorum. İyi ki onun ablasıyım. Siz de koruyucu aile olun...
Koruyucu aileler ile ilgili öyle güzel hikâyeler var, öyle pırıl pırıl çocuklarımız var ki gurur duymamak mümkün değil...
Son olarak, koruyucu aile ve evlat edinmek isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Evlat edinmeyi ya da koruyucu aile olmayı düşünen ailelerimize hiç endişe etmemelerini, bu konuda çalışan çok sayıda Sosyal Hizmet Uzmanımız, derneklerimiz, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’mız olduğunu söylemek isteriz. Eskişehir’imiz koruyucu ailelik ve evlat edinme konularında çok aktif çalışan illerimizden. Sosyal Hizmet Uzmanlarımız kendilerini bu işe adamışlar. Bir randevu alsınlar, görüşsünler, bir çocuğumuzun elinden de onlar tutsun. Ben bu sene, Eskişehir İl Müdürlüğümüzün takdiri ile Sayın Emine Erdoğan ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Zehra Zümrüt Selçuk’un daveti ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde her şehirden gelen koruyucu aileler ile buluştum. Öyle güzel hikâyeler var, koruyucu ailelerde yetişen öyle pırıl pırıl çocuklarımız var ki gurur duymamak mümkün değil... Kendisi koruyucu ailede büyüyüp işe girer girmez koruyucu aile olan, bekâr koruyucu aile olan, özellikle engelli çocuklara koruyucu aile olan çok güzel insanlarımız var… Benim de bu konuda instagramda “biyolojik_koruyucu_anne_betulg” isimli bir sayfam var. Hem bu konuda ülkemizdeki ve dünyadaki güzel örnekleri paylaşıyor, hem de gelen soruları yanıtlamaya çalışıyorum. Her çocuk sevgi dolu bir ailede güvenle, huzurla, sevgi ile büyüsün inşallah... Hem hiç çocuğu olmayan hem de bizim gibi biyolojik çocuğu olup da koruyucu aile olmak isteyen ailelere de örnek olabilirsek ne mutlu bize…
Röportaj: Şerife Varol Fotoğraflar: Can Catker