BAŞKA BİR GÖZDEN ESKİŞEHİR "HADİ MOUSAVİ"
“Açıkçası Eskişehir'i çekmeye doyamıyorum.’’
Ödüllü İran asıllı ünlü Türk fotoğrafçı Hadi Mousavi ile gerçekleştirdiğimiz keyifli sohbette kendisi kariyeri ve Eskişehir hakkında yönelttiğimiz sorularımızı yanıtladı. Fotoğraf tutkusu, Eskişehir sevgisi ve verdiği eğitimler hakkında ilgi çekici açıklamalarını bu sayımızda sizlere sunuyoruz.
Öncelikle kendinizden ve fotoğraf yolculuğunuzdan bahseder misiniz?
1981 yılında İran'ın Tebriz kentinde doğdum. 2007 yılında Türkiye'ye geldim ve o yıldan beri Türkiye'de yaşıyorum. Küçük yaşlardan beri resime olan ilgim ilerleyen yıllarda fotoğraf sanatına yönelmemi sağladı. Tabii ki bunda Eskişehir'in sanatsal çehresinin de payı büyük.
2007 yılında İran’dan Türkiye’ye geldiniz. Sizi bu yolculuğa iten sebep nedir?
Biz Dünya'nın diğer ülkelerinde yaşayan Türkler olarak Türkiye'yi ikinci vatanımız olarak görüyoruz. Ben de bu sebeple Türkiye'yi çok sevdiğim için ve kendi kültürümü daha özgürce yaşayabilmek için Türkiye'ye geldim. İlerleyen zamanlarda eşimle tanıştım ve evlenerek gerçek anlamda da Türkiyeli oldum.
6 yaşında resim sanatına başladınız, bu kadar erken yaşlarda başlamanızda ailenizin faktörü nedir?
Ailemde özellikle abilerim içinde hattat ve ressamlar var. Tabii ki resim sanatıyla ilgilenen bir ailede büyümek, özellikle babamın teşvik etmesi beni de bu alana yönlendirdi. İran'da sanata ve edebiyata büyük bir önem veriliyor. Özellikle öğrenim hayatım boyunca okullarda sürekli resim yarışmaları düzenlenir ve öğrenciler teşvik edilirdi. Bunun da birçok kişinin sanata yönelmesinde payı olduğu aşikar.
Fotoğrafçılıkla resim sanatının benzer yönleri ve farklı yönleri nelerdir?
Resim de fotoğraf da bir konuyu veya duygularımızı görsel olarak ifade etme şeklidir. Her iki sanat dalının da estetik, renk uyumu ve kompozisyon gibi prensipleri kullanması benzer yönleri oluşturur. Fakat resim sanatında hayal gücümüzün uçsuz bucaksız yönlerini istediğimiz şekilde tuvale aktarırken, fotoğraf sanatında gerçek bir nesneyi kaydediyoruz. Tabii ki gelişen teknolojiyi kullanarak gerçek olan nesneleri gerek Photoshop’la gerekse bu günlerde çok popüler olan yapay zeka ile çok farklı boyutlara taşıyabiliriz. Her iki dalda da hayal gücümüzle elde edebileceğimiz görüntüler çok çeşitli olabilir. Yine de resim yaparken bir tuval ve çeşitli boyalarla veya dijital resim yapıyorsak elimizdeki çok geniş renk paletleri ile çok farklı ürünler ortaya koyabilirken fotoğraf sanatında teknolojiye bağımlı kalıyoruz. Ortaya koyduğumuz çalışmalar bizim farklı bakış açılarımızın ve geniş hayal dünyamızın ürünleri olsa da bazen elimizdeki ekipmanların teknik kapasitesi bizi sınırlayabiliyor.
Türkiye'nin birçok şehrinde eğitim veriyorsunuz, bu eğitimlerin içeriği hakkında bizi bilgilendirir misiniz?
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, ben öğrendiklerimi paylaşmayı çok seven ve sanatın paylaştıkça daha da güzelleştiğine inanan biriyim. Türkiye'nin birçok şehrinde farklı alanlarda eğitim ve seminerler verdim. Bu eğitimlerin bir kısmını fotoğraf sanatı ile ilgili derneklerde, birçoğunu ise üniversitelerde verdim. Pandemi dönemiyle birlikte seminerlerimize biraz ara vermek zorunda kalsak da öncesinde İstanbul Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Karabük Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi gibi birçok üniversitede seminerlerim oldu. Bu seminerlerde çekmiş olduğum fotoğraflardan bir gösterim, ardından o fotoğraflar üzerine söyleşiler gerçekleştirdik.
Bu seminerlerde kimi katılımcılar fotoğrafların hikayesini, kimi ise çekim tekniklerini merak ediyor. Genelde fotoğrafın her yönüne değiniyoruz. Seminerler dışında bir de fotoğraf yürüyüşleri düzenliyorum. Bu yürüyüşleri şehrimizin farklı yerlerinde gerçekleştirip, hem fotoğraf severlerle bir araya geliyoruz hem de yürüyüş yaparken fotoğraflar çekip teknik bilgiler paylaşıyoruz. Bunun dışında farklı alanlarda kişiye özel profesyonel eğitimler de veriyorum.
Eskişehir’e dair özel bir manzara seriniz var, Eskişehir manzaraları deyince aklımıza Hadi Mousavi geliyor. Eskişehir’e olan bu özel ilginin sebebi nedir?
Eskişehir gerek doğasıyla gerek tarihiyle ve kültürel yapısıyla, çok modern ve güzel bir şehir. Baktığım her noktada bir güzellik görüyorum ve bunları fotoğraflarımla ölümsüzleştirmek istiyorum. Fotoğraf sanatına ilk olarak manzara fotoğrafı çekerek başladım ve Eskişehir benim ilk göz ağrım. Bazen aynı yerin defalarca fotoğrafını çeksem de her birinde farklı bir güzellik görüyorum. Bu yüzden açıkçası Eskişehir'i çekmeye doyamıyorum. Ayrıca çok güzel geri dönüşler alıyorum. Bazen hiç tanımadığım insanlar sokakta yolumu kesip her gün geçtiğimiz yerler meğer ne kadar güzelmiş, fark etmemizi sağladınız diyorlar. Bu benim motivasyonumu daha da arttırıyor. Eskişehir'in güzelliklerini fark ettirebiliyorsam ve tanıtımına katkıda bulunabiliyorsam ne mutlu bana.
En fazla size keyif veren manzara fotoğrafçılığı mı, kurgusal fotoğraflar da çekmeyi düşünüyor musunuz?
En keyif aldığım alan manzara fotoğrafçılığı. Öncelikle doğayı çok seviyor olmamın bunda etkisi büyük. Ayrıca yaşadığımız çevrede bazen her gün geçtiğimiz yolda bile birçok güzelliği fark etmediğimizi düşünüyorum ve ben bu güzellikleri ön plana çıkarmak istiyorum. Özellikle Eskişehir'i ve halkını çok sevdiğim için bu güzellikleri ortaya çıkarıp onlara sunmak istiyorum. Eskişehir her ne kadar son yıllarda turizm açısından bir sıçrama yaşasa da ben yine de çok daha fazlasını hak ettiğini düşünüyorum. Bu yüzden bir fotoğraf sanatçısı olarak Eskişehir’imizi hem ulusal hem de uluslararası mecralarda tanıtmak için elimden geleni yapıyorum. Bu sebeplerden manzara fotoğrafçılığına önem veriyorum. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere Odunpazarı Belediyesi, Sivrihisar Belediyesi, PTT, Eskişehir Ticaret Odası, Eskişehir İl Kültür Turizm Müdürlüğü gibi birçok kurum da çekmiş olduğum Eskişehir fotoğraflarını tanıtımlarında değerlendiriyor. Örneğin kardeş şehrimiz Frankfurt'ta çekmiş olduğum Eskişehir fotoğrafları tramvayların üzerine basılarak şehrin dört bir tarafını dolaştı. Ayrıca PTT Eskişehir ve Sivrihisar fotoğraflarımdan pul bastırdı. Bu ve bunun gibi birçok örnek beni çok gururlandırıyor.
Aynı zamanda e-ticaret fotoğrafçılığı da yaptığım için kurgusal alanı daha çok e ticaret ve düğün fotoğrafçılığında tercih ediyorum.
Fotoğrafçılık konusunda gelmek istediğiniz noktada mısınız, hala gerçekleştiremediğiniz bir hayaliniz var mı?
Daha önce de bahsettiğim gibi, fotoğraf sanatı her ne kadar hayal gücü ve yeteneğe bağlı olsa da teknolojiye de bağımlı bir sanat dalı. Teknoloji oldukça hızlı gelişmekte ve fotoğraf makineleri ile çok farklı çekim teknikleri sunulmakta. Hem teknik açıdan hem de ortaya çıkan yeni trendlerden ötürü sürekli kendini yenileyen bir sanat dalı. Bu sebeple ben istediğim noktaya geldim demek çok zor, sürekli kendinizi yenilemeniz gerekiyor. Ayrıca fotoğraf bir sanat dalı olsa da ticari bir yönü de var ki, bu sebeple de gelişen teknolojiyi takip etmeniz gerekiyor. Fakat özellikle benim gibi bu sanata gönül vermiş bir kişiyseniz eğer ben artık oldum demeniz mümkün değil. Her zaman daha farklı neler yapabilirim sorusunu soruyorum kendime ve hep daha iyisini yapmak için çabalıyorum.
Sizi birazda özel hayatınızla tanıyalım, özel hayatınızda vaktinizi nasıl geçiriyorsunuz, fotoğraf makinesi yanında olmayan Hadi Mousavi neler yapıyor?
Fotoğrafçılığı sadece ticari olarak yapmayıp aynı zamanda bu sanata gönül vermiş biri olarak şunu söyleyebilirim ki; fotoğraf konusunda iş hayatı ve özel hayat diye bir ayrım yapamıyorum. Fotoğraf hayatımın her anında var. Çekim yapmıyorsam bile fotoğrafla ilgili son trendleri veya teknolojik gelişmeleri takip ediyorum. Son zamanlarda e ticaret fotoğrafçılığına yoğun talep olması sebebiyle çok yoğun çalıştığımız dönemler oluyor. Bu yüzden eskisi gibi makineyi omzuma takıp çok fazla gezemiyorum ama fırsatım oldukça gezmeyi de ihmal etmiyorum. Burada şanslı olduğum bir konuyu da belirtmek isterim ki o da eşimin de fotoğraf sanatıyla alakadar olması ve bana fotoğrafçılık hayatımda her zaman destek olması.