Herkesin üretmesi ile fotoğrafın gerçek kıymetinin yitirildiği bir dünyada; popüler ve keyifli bir meslek gibi görünse de "düğün fotoğrafçılığı" oldukça zordur. Eskişehir’de en çok takip edilen ve bu alanda başarılı isimlerden Emre Pullukcu; Ağustos sayımızın kapak konuğu oldu. Uzun yıllardır mesleğini başarıyla devam ettiren Pullukcu, fotoğraf yolculuğundan, Eskişehir’de bir ilk olma özelliği taşıyan Eskişehir Çekim Bahçesi’nden ve teknolojinin mesleğe olan etkilerinden bahsetti.
Neden fotoğrafçı olmak istediniz, stüdyo açma fikri nasıl doğdu? Kısaca kendinizden ve kariyer yolculuğunuzdan bahseder misiniz?
2010 yılından beri fotoğrafçılıkla uğraşıyorum. Henüz üniversite yıllarındayken Fotoğraf Kulübü’ne üye oldum ve portre çekimleriyle fotoğraf dünyasına adım attım. Daha sonra talepler doğrultusunda düğün çekimlerine ağırlık verdim.
Şu anda düğün çekimleri başta olmak üzere; portre çekimleri, kurumsal firma tanıtım çekimleri, ürün çekimleri üzerine hizmet veriyorum.
Eskişehir Çekim Bahçesi fikri nasıl ortaya çıktı?
Yıllardır aklımda olan bir projeydi. Özellikle düğün çekimlerinde hem fotoğrafçılar hem de çiftler farklı ve özel bir mekan arayışına giriyor. Bu talebi karşılamak amacıyla Eskişehir’de ilk çekim alanı olan Eskişehir Çekim Bahçesi’ni kurdum. Farklı ve bol ışıklı alanları, modern tasarımları ve şık arka fonlarıyla şu an Eskişehir’in en çok tercih edilen çekim mekanlarından biri haline geldi. Sürekli yeni konseptler ekleniyor, en son gerçekleştirdiğimiz yeni bir alan olan “Wed Garden” kapalı alanda, yanyana birbirinden şık konseptler oluşturarak hazırlandı. Eskişehir Çekim Bahçesi, dışardan çekim yapmak isteyen fotoğrafçı arkadaşlar ve bireysel çekimlerde de kullanılabiliyor. Aynı zamanda evlilik teklifi organizasyonu, kadınlar için bekarlığa veda partisi, VIP partiler için de hizmete açıktır.
Sürekli aynı yerlerde mi çekim gerçekleştiriyorsunuz, şehir dışını tercih ettiğiniz durumlar oluyor mu?
Tabi ki sürekli aynı yerlerde çekim yapmıyorum. Çiftlerimizin beklentilerine göre mekanlar araştırıyoruz. Onların tarzına ve düşüncelerine uygun modern mimarili yapılarda ya da doğal alanlarda çekim yapıyoruz. Gerektiği yerlerde şehir dışında farklı mekanlarda da çekimler gerçekleştirebiliyoruz.
Teknolojinin gelişmesi mesleğinizi ne yönde etkiliyor?
Teknoloji yaşamımızı kolaylaştırmakla birlikte fotoğrafçılık sektörünü de köklü bir şekilde değiştirdi. Fotoğrafın tüm kullanım alanlarında dijital teknolojinin etkisi farklı olmakla birlikte, kolaylık getirmesi ve günümüzde son derece önemli olan zamanı daha iyi kullanabilme imkânını yaratabilmesi bakımından da anlamlıdır. Olumlu tarafları; fotoğrafın gündelik yaşamda kullanımı arttı, bununla birlikte tekniğini ve estetiğini öğrenme gayretleri yayıldı ve fotoğraf sanatını bilinçli bir biçimde takip eden kesim büyüdü. Tabi bir taraftan da bizim yaptığımız manuel ayarlamaları sağlayan özellikler eskiden cep telefonlarında yoktu. O dönemler fotoğrafçılık çok daha değerliydi. Şu anda fotoğraf konusunda gerçekten iyi olanlar ve hakkıyla yapanlar mesleğini başarıyla sürdürmeye devam ediyor. Diğerleri ise kazanç sağlayamıyor ve hobi olarak devam ediyor.
Fotoğrafçılık sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Artık klasik fotoğrafçılık yerini dijital fotoğrafçılığa bırakmaya başladı. Yakında fotoğraf albümleri yerine fotoğrafları içeren ıpad ler, dijital slaytlar bulunan fotoğraf çerçeveleri verilmeye başlanabilir.
Yaklaşık iki yıl önce hayatımıza hızlı bir giriş yapan üretken yapay zeka teknolojisi, fotoğraf sanatı başta olmak üzere grafiksel anlamda çeşitli görseller üreten sektörler üzerindeki etkisini giderek artırıyor. Üretken yapay zeka programlarının yeni sürümleri çok daha gerçekçi görüntülerin üretilebildiğini görüyoruz. Şu anda işin uzmanları dışında kimsenin neredeyse gerçekle ayırt edemeyeceği kusursuz görseller üretilmeye başlandı. Özellikle fotoğraflar, gerçeklik açısından kusursuza yaklaşmış durumdalar. Üretilen bir insan görselinin gerçek mi yapay mı olduğunu anlamak oldukça güçleşti. Daha önce de bahsettiğim gibi dijital dünya ve yapay zeka çok hızlı bir şekilde hayatımızı yönlendirmeye devam ediyor.
Fotoğraf yolculuğunuzda unutamadığınız bir anınız var mı, bizimle de paylaşır mısınız?
İlk çekim maceramı sizinle de paylaşmak isterim. Bundan uzun yıllar önce iki arkadaşımla örnek düğün çekimi planladık. Birbirlerini de tanımıyorlardı. Gelin rolünde olacak arkadaşım yengesinin gelinliğini, damat rolündeki arkadaşım da benim takım elbiselerimden birini giydi. O zaman Sazova Parkı çekimler için henüz çok popüler değildi. O gelin-damat kıyafetli halleriyle tramvaya binip çekime gittik, herkes bize bakıyordu. Benim için de arkadaşlarım için de eğlenceli ve unutulmaz bir deneyim oldu.
Biraz da iş hayatı dışında sosyal yaşantınız ve özel hayatınızdan bahseder misiniz?
Dinamik bir yapıya sahibim. Gezmeyi, eğlenmeyi ve seyahat etmeyi çok seviyorum. Farklı yerler keşfetmekten, doğayla içiçe vakit geçirmekten çok keyif alıyorum. İş hayatım çok planlı, iş yoğunluğundan fırsat buldukça sosyal hayatıma da zaman ayırmaya çalışıyorum.
Meslekte geldiğiniz nokta sizi mutlu ediyor mu, yoksa daha büyük hedefleriniz var mı?
Ne mutlu bana ki her zaman olduğum yerden daha yukarısını hedefliyorum. Kendi kendine bir şeyler yapmış, başarmış biri olarak geldiğim nokta beni mutlu ediyor, ama bu daha iyisini istememem için sebep değil. Her zaman aynı şeyler çekmek değil de yeni şeyler üretmeyi ve araştırmayı seviyorum. Hedefim her zaman daha iyilerini yapmak, daha çok insana ulaşmak, en önemlisi de Emre Pullukcu olarak kalıcı bir iz bırakabilmek.
