ENSTRÜMANI İLE SÜZÜLEN SANATÇI "ASU PERİHAN KARADUT "
Akademik kariyerinin yanı sıra çeşitli sanat aktivitelerinde boy gösteren başarılı müzisyen ve binici Asu Perihan Karadut’la gerçekleştirmiş olduğumuz röportajda; akademik yolculuğunun başlangıcından, müzik serüveninden ve binicilikle tanışmasından her süreci kendisinden dinledik. Bizlere başarılı olmanın altın kurallarını anlatan ve farklı bakış açısıyla bizi aydınlatan sanatçı en samimi ve doğal haliyle bizlerleydi.
Merhabalar , öncelikle sizi tanımak isteriz . Asu Perihan Karadut kimdir ?
Merhabalar, ben de öncelikle belirtmek isterim ki sizinle sohbet etmek benim için çok keyifli olacak, eminim. İlginize de ayrıca teşekkür ederim. Eskişehirliyim, Eskişehir’in artık turistlerin de ilgisini çeken eski kent merkezi Odunpazarı’nda büyüdüm. Lisans eğitimimi Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümünde tamamladıktan sonra Amerika Birleşik Devletleri’nde Louisiana Eyalet Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora dereceleri ile eğitim hayatıma devam ettim. 2007 Yılında eğitimimi tamamlayıp Türkiye’ye döndükten sonra; Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümünde viyolonsel, oda müziği ve repertuar dersleri vermeye başladım.
Akademik hayatı neden tercih ettiniz , akademisyen olmaktan mutluluk duyuyor musunuz ,ne gibi zorlukları kolaylıkları var ve ERASMUS programının Anadolu Üniversitesi’nde ki koordinatörlük görevlerini de yönetmiş olduğunuzu biliyoruz , bizi bu konuda da biraz bilgilendirir misiniz ?
Öğrencilik yıllarımdan itibaren işimin en ilgimi çeken tarafı her zaman hocalık oldu, bunda annemin öğretmen olmasının da etkisi büyük. Lisans mezuniyetimin ardından Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümünde asistan olarak çalışmaya ve akademik hayatın da ilk adımlarını atmaya başladım. Hocalarımdan öğrendiklerimi benden sonraki nesillere aktarmalı; bununla birlikte öğrenmeye de devam etmeliydim. Lisans mezuniyeti, eğitim hayatım için çok önemli bir aşama; yine eğitim hayatımın sonraki yıllarında öğreneceklerim için ise bir başlangıçtı. Bu düşünceler ile birlikte, Louisiana Eyalet Üniversitesi Müzik Bölümü, Prof. Dennis Parker’ın viyolonsel sınıfına kabul aldım ve yeni bilgiler öğrenmek üzere sırtımda viyolonselimle Amerika’ya gittim.
2007 Yılında doktoramı bitirdiğimde artık, eğitim yıllarımın ardından hazırdım yetişmekte olan nesillere elimden gelen katkıları yapmaya; yıllardır öğrendiklerimi aktarmaya. Yıllar önce 11 yaşında bir çocukken girmiştim okulumun kapısından içeri ki bunu dün gibi hatırlarım; artık benim için çok değerli çocukluk ve gençlik anılarımı barındıran okuluma hoca olmuştum. Yıllar yılı okulumda öğrendiklerimin üzerine bilgiler eklemiş; çok sevdiğim okuluma ve şehrime geri dönmüştüm; benden sonraki nesillere birikimlerimi aktarmak üzere. Özellikle belirtmek isterim ki, Anadolu Üniversitesi’nde hem öğrenci hem de hoca olarak bulunmaktan her zaman çok mutlu oldum.
ERASMUS koordinatörlüğüm geçmiş yıllarda yürüttüğüm görevlerimden biri. Bu görev ile birlikte pek çok başka ülke üniversitelerinden hoca ve öğrenciler ile tanışma fırsatım oldu. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümü öğrencilerinin başka ülkelerde eğitim almaları için gerekli anlaşmaların yapılması ve bunlarla ilgili prosedürlerin uygulanmasını kapsadı görevim. Ayrıca, kurumumuz hocalarının çoğu ERASMUS programı kapsamında pek çok başka ülkede ders verdi; bizler pek çok hocayı konuk ettik ve bilgi alış verişinde bulunduk.
Müzikle tanışmanız hangi yaşlarda başladı, buna ne vesile oldu ?
Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümü eğitime başlayacağı yıl, Eskişehir’deki tüm ilkokullara sınav duyurusu yapmış ve ilkokul öğretmeni olan annemin bu duyurudan haberi olmuş. Böylece sınava girdim ve ilkokul beşinci sınıfta viyolonsel bölümüne seçildim. Ortaokul, lise ve lisans eğitimimi Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümünde tamamladım. Okulumun eğitime başladığı ilk bina yine Yunus Emre Kampüsü’nde, bu günkü Hukuk Fakültesi Binasının birinci katındaydı; viyolonsel derslerime Katalin Nemeth hoca ile burada başladım.
Viyolonsel çalıyorsunuz diğer müzik enstrümanlarına nazaran nasıl bir farkı vardır, özellikle de sizin için?
Viyolonsel, yaylı çalgılar ailesinin bir üyesi. Enstrümanlar kimi özelliklerine göre belirli kategorilere ayrılırlar. Enstrüman çalmayı öğrenmek, hangi enstrüman olursa olsun uzun ve zorlu bir süreçtir. Enstrüman ailelerinin kendine özgü çalış gelenekleri olduğundan hareketle; viyolonsel için aklıma gelen en önemli farklılık, perdesiz oluşu ve yay ile icra gerekliliğinden dolayı duyuş ve güzel ses çıkarma becerilerinin geliştirilmesi süreçlerindeki aşamalar olabilir.
Akademik hayatınızı incelediğimizde oldukça başarı ve çalışmayla karşılaşıyoruz , aynı zamanda binicisiniz , bu kadar yoğun çalışmanın ve disiplinli olmanın sırrı nedir ?
Zaman yönetimi doğru yapıldığında; çalışmanın ve yaptığımız işin dışındaki etkinliklere vakit ayırmanın zor olmadığını düşünüyorum. İşimi ve öğrenciliğimden itibaren çalışmayı sevdiğim kadar; dinlenme zamanları yaratmayı ve bunları olabildiğince etkin kullanmayı da seviyorum. Çalışmak, üretmek ve öğrenmenin; dinlenmek ile mümkün olduğuna inanıyorum.
Anladığımız kadarıyla biniciliğin sizde özel bir yeri var, ne zaman başladınız ve sizde yarattığı etkiler nelerdir ?
Hemen hemen bir yıldır ata biniyorum. Binicilik benim için kimi zaman tüm gün çalıştığım yorucu günün sonunda dinlenme zamanı; kimi zaman çok çalışacağım bir güne başlamadan önce kullanmak üzere depolayacağım pozitif enerji kaynağı. Eskişehir Binicilik Kulübüne çoğu kez bilgisayarımla gelip önce ata bindiğim ya da atla vakit geçirdiğim ve sonra çalıştığım olmuştur. Bu çalışmalar da her zaman çok verimli ve keyifliydi. Ne zaman yorulsam masamda bir bardak çay ya da fırından yeni çıkmış bir kurabiye gördüm. Bu noktada Eskişehir Binicilik Kulübünde her zaman çok sıcak karşılandığımı özellikle belirtmek isterim.At sevgisi ile bir araya gelenlerin çay sohbetleri, günümün Eskişehir Binicilik Kulübünde geçirdiğim keyifli zamanları.
Müzik ve binicilik baktığımızda çok farklı yetenekler, ikisini bir arada yapmak nasıl mümkün oluyor ve Asu Perihan Karadut hangisi ya da hangisine kendini daha yakın hissediyor ?
Binicilik ve viyolonsel çalmak, son bir yılda fark ettiğim üzere, birbirleriyle kolaylıkla ilişkilendirilebilir yetileri kapsıyor. Bir enstrüman çalmak bedeni koordineli kullanmak ile mümkündür. Binicilikte de bunun gerekliliğini fark ediyorum. Sahnede icra örneğin, viyolonsel çalmanın çok önemli bir parçasıdır; bununla birlikte her binicilik antrenmanı da adeta bir sahne hissiyatı oluşturmakta benim için. Sahnede pek çok beklenmedik şeyle karşılaşılabilir, her bir binicilik dersi de her zaman konsantrasyon gerektiren adeta birer sahne performansı. Viyolonsel çalmak, çok küçük yaşlardan itibaren sadece eğitim hayatımın değil; iş ve hatta yaşamımın bir parçası. Binicilik, son bir yılda başladığım ve bundan dolayı çok mutlu olduğum bir yolculuk. Atlar benim tatlı, masum dostlarım.Onlarla tanışmama vesile olan Eskişehir Binicilik Kulübü ailesine teşekkürlerimle.
Başarılı olmak için sizden üç altın kural istesek bunlar neler olurdu ?
Çalışmak, kendine güvenmek, öğrenmeyi amaç edinmek.
Peki Asu Perihan Karadut müzikle ve binicilikle ilgilenmiyor olsaydı , şu an hangi alanda olurdu ya da olmak isterdi ?
Viyolonsel ile tanışmadan önce arkeolog olmak istemiştim. Çocukken, televizyonda gördüğüm, ören yerlerindeki kazıları izlemeye bayılırdım.
Sizi özel hayatınızda da tanımak istiyoruz , okul ,müzik ve biniclik dışında neler yapıyorsunuz ?
Seyahat etmeyi çok severim.Annem ve kardeşim ile birlikte yurt içi ve yurt dışı seyahatlerimiz olur. Yemek yapmak, kitap okumak kendime ayırdığım zamanlarımı kapsar.