Hem tiyatro hem televizyon dünyasındaki başarılarıyla Murat Danacı
Eskişehir Şehir Tiyatroları’nın başarılı oyuncusu Murat Danacı, uzun yıllardır hem tiyatro hem televizyon dünyasındaki başarılarıyla herkesin yakından tanıdığı bir isim. İzleyicilerin hayranlıkla takip ettiği oyuncu ile bir araya gelerek keyifli bir sohbet ve röportaj gerçekleştirdik. Şehir Tiyatrolarının ilk oyuncularından olan ve 20 yıldır başarıyla sahne alan Murat Danacı, şu anda yeni “Benim Adım Melek” dizi projesinin çalışmaları için Gaziantep’e gidip geliyor. Fas'ta geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilen Uluslararası Film Festivalinin onur konuğu olarak yer alan ve uluslararası alanda da ismini giderek daha yukarılara taşıyan başarılı oyuncu en büyük sırrının işini sevmek ve çok çalışmak olduğunun altını çizdi
İyi ki bu şehirde, bu tiyatroda devam ediyorum, bana çok şey kattı.
Eskişehir Belediye Tiyatroları’nda başlayıp uzun yıllardır hem tiyatro hem de dizi oyunculuğu yapıyorsunuz. Tiyatroya ve televizyon dünyasına adım atma hikâyenizden ve kariyer yolculuğunuzdan bahseder misiniz?
Tiyatro yolculuğum eskiye, lise yıllarına dayanıyor. 1993 yılında Mudanya’da birkaç arkadaşımla kurduğum “Mrlea Gençlik Tiyatrosu” ile başladı tiyatro serüvenim. Turgut Özakman’nın yazdığı “Ah Şu Gençler” oyunu ilk oyunumuzdu. Rastlantıya bakın ki şehir tiyatrolarındaki ilk oyunumda yine aynı yazarın “Bir Şehnaz Oyun ”adlı oyunu oldu. Güzel bir tesadüftü.
Eskişehir Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan 2000 yılında mezun olmam ve aynı yıl Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarına girmemle devam etti. Uzun bir yolculuk aslında. Hiç pişmanlık duymadım bu şehirde kaldığım ve tiyatro yaptığım için. Çok şey kattı bana, çok şey kazandım. 19 yıldır Şehir Tiyatrosu’nda çalışıyorum. Bence Türkiye’nin en iyi kurumsal tiyatrosu, hem de tiyatroyu en iyi yapan tiyatro. Arada problemlerimiz olmuyor değil tabi. Ama üstesinden geliyoruz bu zorlukların.
Politika ve siyaset repertuvarı belirlemez. Oyunların niteliği, niceliği ve sanatsal değerleri önemlidir. Buna göre belirlenir. Tabi bir oyun iyi yada kötü çıkmış olabilir. Kötü oynanmış ya da yönetilmiş olabilir. Bu tartışılabilir. Ama politika ve siyaset hiçbir zaman dahil olmamıştır. Buradaki en belirleyici ismi unutamayız. Yılmaz Büyükerşen hocamızın desteği, bilgisi, öngörüsü ve sanatçı kişiliği bize her zaman yol göstermiştir. Tabi ki şehir tiyatrolarının çalışkan ve özverili oyuncuları, teknik kadrosu, büro çalışanları, yıllarını bu kuruma vermiş emekli olan büyüklerimiz, Şehir Tiyatrolarını bu hale getiren insanlardır. Ben 19 koca yılda hala ilk günkü heyecanı ve dinamizmi kaybetmeden buralara kadar geldim.
İşte bütün bunları düşününce kariyerime iyi ki bu şehirde, bu tiyatro da devam ediyorum diyorum. Hayat ne gösterir bilemem ama umarım bu şehirde ve tiyatro da başladığım tiyatro kariyerim burada biter.
Televizyon aslında yeni sayılır benim için, on bir yıllık bir geçmişi var.
Aşk Yakar(2008),
Hesaplaşma(2009),
Kalp Ağrısı(2010),
Beni Affet(2012),
Bizim Hikaye(2018),
Benim Adım Melek(2019).
Arada iki de film yaptım. Ters Köşe Ve Yansımalar.
İyi projelerde ve iyi ekipler ile çalıştım. Şanslıydım. Televizyonda olmayı yorucu da olsa seviyorum.
Birçok tiyatro ve dizi projesinde görev aldınız. Size göre hayatınızın dönüm noktası diyebileceğiniz yer neresi oldu?
İnsanın sevdiği bir işi yapıyor olması bence çok önemli. Bu yüzden şanslı hissediyorum kendimi ve bunun kıymetini de biliyorum. Tiyatroda bir çok oyun oynadım. Çok sevdiğim başarılı olduğum oyunlar da oldu, aşının tutmadığı oyunlarda. Oyunlar yönettim. Hepsini çok sevdim. Hiç birini birbirinden ayıramam. Hepsi ayrı bir serüven. İlk oynadığım oyunda nasıl heyecan duyuyorsam şimdi oynadığım oyunda da aynı heyecanı duyuyorum. En önemlisi tecrübe ediyorum. Bu çok önemli benim için. Bu yüzden tiyatro kariyerime başladığım bu yerde her oynadığım oyun benim için bir dönüm noktası.
Televizyonda biraz daha farklı tabi. “Beni Affet” uzun bir süreçti benim için. Tam 8 sezon boyunca devam eden bir dizi. Bambaşka kapılar açtı hem de okul oldu bana.
Şu an devam eden ‘Benim Adım Melek’ dizi projesine girişiniz nasıl oldu, bahseder misiniz?
Benim Adım Melek de oynamam aslında tesadüf. Yer aldığım “Bizim Hikaye” dizisi bittikten sonra bir çok proje ile görüştük. Ya içinde olabileceğimiz proje olmuyordu ya da anlaşamıyorduk. Uzun bir süre görüşmeler devam etti. Malum ülkede yaşanan tüm ekonomik sıkıntılar ilk medya sektörünü etkiliyor. Benim de içinde olduğum prensipte anlaştığımız bir çok proje bu süre içinde rafa kaldırıldı. İşte bu proje tam bu sırada geldi. Baktık, değerlendirdik ve kabul ettik. Çekimleri Gaziantep’te devam ediyor. Güzel bir oyuncu kadrosu ve güzel bir ekip var. İyi ki kabul etmişim. İçinde olmaktan mutluluk duyuyorum.
Herhangi bir role başlamadan önce, daha iyi oynayabilmek adına özel olarak yaptığınız ritüeller var mıdır?
Öyle özel bir ritüelim yok. Çok çalışırsın, okursun, araştırırsın ve anlarsın. Çalışmak ve yine çalışmak. Başka yolu olmasa gerek. Tabi bu söylediklerim benim için geçerli olan şeyler. Başarıyı getiren bu, yoksa sınıfta kalma şansın çok yüksek.
Fransız oyun yazarı Yasmina Reza’nın ödüllü oyunu “Vahşet Tanrısı”nı, Ekim ayında Eskişehir Şehir Tiyatroları sahnelerinde tiyatroseverler ile buluşturdunuz. Oyun hakkında bilgi alabilir miyiz?
5-11 yaşındaki iki çocuğun kavgasından sonra ailelerin bir araya gelmesi ile başlıyor oyun. Sorumluluk sahibi anlayışlı, uzlaşabilen ebeveynler olarak çıkıyor karşımıza. Fakat sonrasında hayal ettiği kişiler olamayan, mutluluk taklidi yapan, yalnız insanlar.
Harika bir ekiple çalıştım. Oyunu Mert KIRLAK yönetti. Şafak Özen Dramaturgluğunu yaptı. Berkay Gökçek ve Nur Yüksel oyunun reji ekibindeydi. Başak Boran Oksal, Çiğdem Altuğ, Korel Cezayirlioğlu gibi harika oyuncularla çalıştım bu oyunda. Sahnede keyif aldığım, çalışmaktan mutlu olduğum çok yetenekli oyuncu arkadaşlarım. Çok zor ve yorucu bir yolda birbirimize hep destek olduk. Bu o kadar önemli bir şey ki. Oyunun başarılı olmasının nedeni de bu olsa gerek. Ekip olabilmek. Oynamaktan, sahne üstünde olmaktan mutluluk duyduğum bir oyun. Oyun Ocak ayında 15-16-17-22-23 tarihlerinde Haller Gençlik Merkezi’nde oynuyor. Tüm tiyatroseverleri bekleriz.
Fas'ta gerçekleştirilen Uluslararası Film Festivalinin onur konuğuydunuz. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz? Yurtdışında size olan ilgi nasıldı?
Oyuncu olarak yaşadığım heyecanımı ve gururu, insan olarak yaşadığım mutluluğu nasıl anlatabilirim bilemiyorum. Hayatım boyunca çok güzel günlerim ve kendimce başarılarım oldu. Ama kendi ülkem dışında böyle bir organizasyonda ödül almak beni çok heyecanlandırdı.
Agadir Uluslararası Film Festivali’ne Kuzey Afrika, Fransa, İtalya, İspanya’dan “Göç” temalı filmler katıldı. Organizasyon kapsamında her sene bir onur konuğu belirleyip ödül verirlermiş ve bu senenin onur konuğu ben davet edildim.
Aslında gidene kadar organizasyonun nasıl olacağına, beni nelerin beklediğine dair bir fikrim yoktu. Araştırmamızı yaptık ama yine de büyük bir sürprizdi benim için.
Fas’a indiğim andan itibaren karşılaştığım ilgiyi ve sevgiyi anlatmam tarifsiz. Beni çok güzel karşıladılar ve çok güzel ağırladılar. Bir çok oyuncu yönetmen ve yapımcı ile tanıştım. Bizi ve ülkemizi ne kadar sevdikleri o kadar belliydi ki. Her şeyi çok yakından takip ediyorlar. Tekrar gideceğim. Şimdilik söylemeyeyim ama farklı projeler olabilir. Şu anda görüşme halindeyiz.
Kendi ülkeniz dışında bu kadar sevgi ve ilgi ile karşılaşmak hem mutlu ediyor hem de şaşırıyorsunuz. Ödül gecesi basın danışmanım bir metin hazırlamış ve Arapça okunuşunu yazmış. Bir saat çalıştıktan sonra Arapça bir konuşma yaptım. Şöyle başlıyordu ”Size kendi dilinizde konuşma yapmak istiyorum” diye başlayan bir konuşma. Herkes çok mutlu oldu. Bunu hayatım boyunca unutamayacağım. İnşallah yenileri de eklenir.
Önümüzdeki dönemler için plan ve projeleriniz nelerdir?
Devam eden bir dizim ve oynadığım bir oyun var. Eskişehir’de Eti Tiyatro kulübünde çalışmalarım devam ediyor. Yeni prömiyerini yaptık ”Resimli Osmanlı Tarihi”. Önümüzde tiyatroya dair yeni projeler de olabilir.
Size göre başarınızın ve sürekli yükselişte olmanızın sırrı nedir, bizimle paylaşır mısınız?
Aslında bir sırrı yok bunun, bir tarifi de. Çalışmak en büyük sır olsa gerek. Çalışırsınız, mücadele edersiniz, sonuca ulaşırsınız. Yeni bir proje gelir karşınıza ve yeniden aynı süreç başlar. Tekrar eden bir döngü. Kendini geliştirmek, yetinmemek, okumak, izlemek, yaşamdan kopmamak, sıradan olmak, “oldum artık” demeden, kibirsiz, yüksekten bakmadan, samimiyetle, cesaretle, sevgiyle işine odaklanarak çalışmak. Başarının sırrı bu.
Kendime iyi bakmaya çalışıyorum. Bedenime iyi bakıyorum. İyi uyuyorum. Neredeyse haftanın yedi günü çalışıyorum. Bunun için mızıldanmıyorum. Bir kere bile “Bu nasıl bir iştir yoruldum artık” demiyorum. Bu beni zinde tutuyor.
Tek sıkıntım ve üzüntüm oğlumu yeteri kadar göremiyor oluşum. Ama her seferinde bunu hallediyoruz. Uzun tatillerde beni anlıyor ve destek oluyor. Şükrediyorum her şey için.
Eskişehir Şehir Tiyatrosu, bence Türkiye’nin en iyi kurumsal tiyatrosu.
Eskişehir’de ve ülkemizde tiyatroya gösterilen ilgiyi ve verilen değeri nasıl buluyorsunuz?
Hem iş hem de ziyaret için Türkiye’nin birçok bölgesine gidiyorum. Gittiğim yerlerde tiyatroları takip ediyorum, varsa muhakkak oyunları izlemeye çalışıyorum. Her şehirde mutlaka bir tiyatro var. Tiyatro yapmak için mücadele eden insanlar görüyorum bu tiyatro sanatı için harika bir şey. Tabi ki iyi olup olmadıkları tartışılabilir. Ama en azından ortada bir çaba var. Büyük şehirlerde kurumsal tiyatroları izleme fırsatımız daha fazla tabi. Tekrarı olacak yine ama eğer sanatın içine politika ve siyaset girerse orada yapılan işin ne kadar başarılı olup olmadığını tartışmak gerekir. Tiyatro muhaliftir. Herhangi bir ideolojinin yanında değildir, tarafsızdır. Çok iyi özel tiyatrolar var. Yeni metinleri çevirip oynuyorlar. İzliyoruz, takip ediyoruz.
Eskişehir seyircisi bir harika. Şehirde bulunan özel ya da kurumsal tüm tiyatrolara sahip çıkıyorlar. İyi bir tiyatro izleyicisi oldular yıllar içinde. Daha da ileri gideceğim bazen gidecekleri oyunu okuyup gidenler, bir oyunu beş ya da altı kere izleyen insanlar var. Güzel ve kaliteli işleri yakından takip ediyor ve izliyorlar, tartışıyorlar, yazıyorlar. Bu muhteşem bir şey. Bir tiyatro düşünün dolu salonlara oynuyorsunuz ve beğeni çıtası yüksek bir profile. İşimiz çok zor.
Tiyatro herhangi bir ideolojinin yanında değildir, tarafsızdır
“Remnants” adlı Emre Gülcan’ın yönettiği film çekmişsiniz bir çok festival katılmış. Biraz bahseder misiniz?
Remnants “Geriye Klanlar” Emre Gülcan yönetti görüntü yönetmenliğini de Barış Aygen yaptı. Çekimleri Eskişehir’de oldu filmin. Birçok uluslararası festivalde gösterildi. En son Tiran da “Best Balkan Sort” festivalinde En İyi Balkan Filmi adayı oldu. Yunanistan Larissa Uluslararası Festivale katıldı. İstanbul 29. Uluslararası kısa film festivalinde gösterildi. Eskişehir’de yaşayan oyuncularla çekildi ve çekimler üç hafta sürdü.
Biraz da özel hayatınızdan bahseder misiniz; iş hayatı dışında Murat Danacı kimdir?
Bir insan kendinden nasıl bahseder bilemiyorum tabi. İş dışındaki zamanımı hayatımdaki özel insanlara ve büyük çoğunluğunu oğluma ayırmaya çalışıyorum. Onun dışında sadece durmak istiyorum bir şey yapmadan. Yapmak istediklerimi sıraya koyup yapmaya çalışıyorum. Yalnız kalmayı seviyorum.
Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Umut dolu sağlıklı, huzur dolu bir yıl olmasını, hayallerimizin gerçekleşeceği bir yıl olmasını temenni ediyorum. Her şey gönlümüzce olsun.
Röportaj: Esra Güneş