Şeffaf sanatı ve bilgileriyle; Sevgi Taner Avcı
Eskişehir’in değerli Cam Sanatçılarından Sevgi Taner Avcı ile sanatı ve Kırılmalar sergisi hakkında konuştuk. Mimar eşyle birlikte ortak kullandıkları ofislerinde bizi ağırlayan sanatçı, kendisine yönelttiğimiz bütün soruları içtenlikle yanıtladı. İçinde bulunduğumuz salgın döneminde üretmeye devam eden Avcı, böylelikle Kırılmalar sergisini ortaya çıkarıyor. Sanat tarihini referans alarak, her kriz sonrası yeni alışkanlıkların hayatımıza gireceğini söyleyen Avcı, “Kırılmalar”ın belgesel olacağını da müjdeliyor.
Kendimi tanıma ve geliştirme yolunda dikkatimi çeken olayları ifade etmeye çalışıyorum.
İlk olarak bize kendinizi tanıtır mısınız?
1998 Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü mezunuyum. Yüksek lisans tezimi Güzel Sanatlar Fakültesi Cam Bölümü’nde tamamladım. Mezun olduktan sonra seramik sektöründe tasarımcı olarak çalıştım. 2004 yılında cam çalışmalarına Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Cam Bölümü‘nde başladım. İstanbul Cam Ocağı’nda alevle şekillendirme eğitimi aldım. 2006’da Büyükşehir Belediyesi adına Alevle Şekillendirme Atölyesi’ni kurdum. Bu atölyede 2011 yılına kadar eğitmen olarak çalıştım. 2012-2016 yılları arasında Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Çağdaş Cam Sanatları Müzesi’nde Cam Bölümü Sorumlusu olarak görev yaptım. Şu an Eskişehir’de kendi atölyemizde çalışmalarıma devam etmekteyim. Evliyim ve Peri adında bir kızım var.
Cam sanatından kısaca bahseder misiniz?
Cam antik çağlardan beri kullanılmıştır. İlk olarak boncuklarda kullanılan cam zaman içinde günlük kullanım eşyaları arasında yer almıştır. Şekillendirme teknikleri kültürler arasında aktarılarak gelişmiştir. Tarihsel süreç içinde zanaattan endüstriyel üretime evrilmiş, bu üretime tasarımın girmesiyle sanatsal çalışmalar yapılma imkanı doğmuştur. Cam işlevsellik ve geleneksellikten çıkmış ve sanatsal anlamda çağdaşlaşma sürecine girmiştir. Giderek artan teknik ve stil çeşitliliği ile günümüzde, yeni ifade biçimlerinde kullanılmaktadır. Zaman içinde değişen politik, ekonomik, sosyolojik ve sanatsal etkileşimler, uygulama biçimlerine yansımıştır.
Cam sanatına olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı? Cam şekillendirmede hangi teknikleri kullanıyorsunuz?
Seramik ve cam birbirine çok yakın malzemelerdir. Seramik bölümüne devam ederken cama olan ilgim başlamıştı. O dönemde Türkiye’de cam eğitimi yoktu. Açılan ilk özel okul Cam Ocağı’nın ilk öğrencilerinden oldum. Burada alevle şekillendirme atölye eğitimlerine katıldım. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Cam Bölümü kurulduktan sonra eğitimime burada devam ettim. Londra ve Venedik Murano‘da çeşitli cam şekillendirme atölyelerine katıldım. Zaman içinde cam kazıma tekniği ile kendimi ifade etmeye başladım. Şu an çalışmalarımda genellikle cam kazıma tekniği ve kumlama tekniği kullanmaktayım. Bu teknikler, yurtiçi ve yurtdışında genellikle hobi ya da seri üretim işlerde kullanılıyor. Bu teknik hakkında Türkçe literatür hiç yok denecek kadar azdır. Bu sebeple cam bölümünde yaptığım yüksek lisans tezimi cam kazıma yöntemleri konusunda hazırladım.
Kırılmalar Sergisi; benim kırıldığım, içimde kalan söylenmemiş sözlerin cama aktarılıp bizzat kırılmasıyla oluşturulmuştur.
Eserlerinizi oluştururken neler sizi besler, nelerden ilham alırsınız? Kırılmalar Sergisi’nden bahseder misiniz?
Kendimi tanıma ve geliştirme yolunda dikkatimi çeken olayları ifade etmeye çalışıyorum. Özellikle beni heyecanlandıran konuların üzerine gidiyorum. Güncel olaylar da tabi ki insanı çok etkiliyor.
Kırılmalar Sergisi benim kırıldığım, içimde kalan söylenmemiş sözlerin cama aktarılıp bizzat kırılmasıyla oluşturulmuştur. Hepimizin bildiği gibi cam çok kırılgan bir malzemedir. Ben bu sergide cam gibi saydam bir malzemeyi kırarak görünür hale getirmeye çalıştım. Kırgınlıklarımı kırarak kendim için özgür bir alan açtım. Bu bir iyileşme sergisiydi. Sergide özel bir alanda izleyene de isterse kendi kırgınlıklarını yazarak kırmasını istedim, interaktif bir katılım gerçekleşti. Mesela, kapıda duran 50x70 cm ölçüsündeki camdan paspas da, üstüne basıp geçtiğimiz şeyleri fark etmek için oradaydı.
Sergide bulunan 150x180 cm ölçüsündeki plaka cam üzerine hayatıma giren tüm insanların ismini cam kazıma yöntemi ile kazıdım. Eserin yapım aşaması beni çok etkiledi. Serginin açılış günü bu eseri bir çekiç ile kırarak performansa dönüştürdüm.
Özel hayatınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Özel hayatımda zamanımın büyük bölümü kızımla geçiyor. Onun dışında kendini keşfetmek ve kendini bulma yolculuğunda sürekli araştırma ve yeni şeyler öğrenmek çabası. Yurt içi ve yurt dışında sergi, müze ve bienalleri takip etmeye çalışıyorum.
Karantina süreci yalnızlık, tek başına olabilmek, bireyselleşmek, ayrışmak, kendine yetmek ve kendine dönme fırsatı verdi.
Türkiye olarak Mart ayından beri pandemi süreci içindeyiz. Siz bu süreçte neler yaptınız, karantina sürecini nasıl geçirdiniz?
Üretmek anlamında son derece verimli zamanlar oldu benim için. Karantina süreci yalnızlık, tek başına olabilmek, bireyselleşmek, ayrışmak, kendine yetmek ve kendine dönme fırsatı verdi. Gelişim ve değişim süreci denilebilir. Bu süreçte kendi mutluluklarımı ve kırgınlıklarımı analiz etme şansım oldu. Kırılmalar sergisi bu süreçte çıktı. Her farkındalık beraberinde yenilenmeyi getirir. Sanat tarihine baktığımızda her büyük sarsılma döneminin yenilikler doğurduğunu görürüz. Her kriz sonrası yeni alışkanlıklar hayatımıza girecektir.
Kırgınlıklarımı kırarak kendim için özgür bir alan açtım. Bu bir iyileşme sergisiydi.
Son serginiz “Kırılmalar” yasakların arttığı bir dönemde yapıldı, nasıl geçti, nasıl geri dönüşler aldınız?
Sergiye ilgi tahminimizden çok daha fazla oldu. İnsanların gerçekten farklı bir şeyler görmeye ve ortamdan bir an olsun uzaklaşmaya çok ihtiyaçları var. Tam da bu sebepten bu dönemde bu sergiyi yapmak istedim. Bu bir iyileşme sergisiydi.
Eskişehir’i sanat açısından nasıl değerlendirirsiniz?
Eskişehir’de, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin olması, öğrenci şehri olması, şehir dışından ziyaretçi alması ve büyükşehirlere kolay ulaşımı sayesinde iyi bir lokasyona sahip olması, sanatsal gelişimi için çok önemli. OMM modern müzesi, çağdaş eserlerin sergilendiği önemli bir platform ve Eskişehir’i daha görünür yaptı.
Son olarak, bundan sonraki hedef ve planlarınızdan bahseder misiniz?
Kırılmalar Sergisi’nin oluşum hikâyesi yönetmen bir arkadaşımın çok ilgisini çekti. Şimdi sergi ve tüm çalışma süreci belgesel film oluyor. Bu benim için çok büyük bir şans. Bu sayede serginin birçok insana ulaşacak olması ve kalıcı hale gelmesi beni çok heyecanlandırıyor.
Röportaj: Şerife Varol Fotoğraflar: Can Catker