Hem Sesi Hem Güzelliğiyle Müzik Dünyasının Yükselen İsmi SERENAD BAYRAKTAR
Doğuştan gelen müzik yeteneği, dopdolu müzik eğitim geçmişi, farklı tarzlardan müziklerdeki kanıtlanmış başarısı ve güçlü sesi ile adını duyuran Serenad Bayraktar bu sayımızın özel röportaj konuklarından biri oldu. Uzun yıllar klasik trompet eğitimi alan ve bu süreçte İtalya ve Bulgaristan'da birincilik ödülleri kazanan; ayrıca, sayısız orkestra konserlerinde yer alan ve birçok masterclassa katılan Bayraktar dergimize verdiği röportajda bu deneyimlerinden,müzikal kariyerinden, Türk müzik sektöründenve gelecek planlarından bahsetti.
Müziğe ilginiz nasıl başladı, kısaca kendinizden ve müzik yolculuğunuzdan bahseder misiniz?
Müziğe ilgim aslında doğuştan geldi diyebilirim, çünkü adeta müziğe doğdum. Ailem müzisyen olduğu için evimizde sürekli müzik sesi vardı. Annem koro ve şan öğretmeni, babam ise armoni öğretmeni. Bu nedenle, çocukluğumdan beri müzik hep hayatımın merkezinde oldu. Henüz 3 yaşındayken keman çalmaya başladım, bu benim ilk enstrümanım oldu ve müziğin büyüleyici dünyasına adım atmamı sağladı. Kemanın ardından piyano öğrenmeye başladım ve müziğin farklı yönlerini keşfetme fırsatı buldum. Piyano, melodileri ve armoniyi daha iyi anlamamı sağladı, bu da müzikal alt yapımı güçlendirdi. 6 sınıfta Devlet Konservatuvarında klasik müzik trompet eğitimi almaya başladım. Trompet, benim için yeni bir serüvenin kapılarını araladı. Trompet eğitimi alırken, müziğin sadece bir ifade aracı değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu daha iyi kavradım.
Üniversite eğitimim için ailemin de desteği ile Hollanda Rotterdam Codarts of the Arts’a gitme kararı aldım. Bu, hayatımda büyük bir dönüm noktası oldu. Rotterdam'da aldığım trompet eğitimi teknik ve sanatsal anlamda kendimi geliştirmemi sağladı. Uluslararası bir ortamda farklı kültürlerden ve müzik tarzlarından insanlarla tanışmak, müzik anlayışımı ve bakış açımı genişletti. Bu dönemde sesimi geliştirme fırsatı buldum ve şarkı söylemeye başladım. Sesimle kendimi ifade etmek, duygularımı daha derin bir şekilde ortaya koymamı sağladı.
Kendi şarkılarımı yazma süreci de Rotterdam'da başladı. İlk başta sadece kendi içimde birikmiş duygularımı ve deneyimlerimi ifade etmek için yazıyordum. Ancak zamanla, bu şarkılar başkalarıyla da paylaşabileceğim birer hikâyeye dönüştü. Her bir şarkı, hayatımın farklı bir dönemini ve hislerimi yansıtıyordu.
Müzik yolculuğum boyunca ailemin desteği hep yanımda oldu. Annem ve babam, müziğin sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu bana gösterdiler. Onların bilgi ve deneyimleri, benim için büyük bir ilham kaynağı oldu. Ailemin müzisyen olması, müziğe olan tutkumun ve bağlılığımın temelini oluşturdu.
Sonuç olarak, müzik benim hayatımın vazgeçilmez bir parçası oldu. Bu yolculukta pek çok şey öğrendim ve her adımda kendimi daha da geliştirdim ve hala geliştiriyorum diyebilirim. Gelecekte de müzikle olan bağımı sürdürmek, yeni şarkılar yazmak ve müziğimi daha geniş kitlelere ulaştırmak istiyorum. Bu tutku, hayatım boyunca benimle olacak.
Hala adınızı duymamış olanlar varsa, Serenad Bayraktar bu zamana kadar hangi albümleri çıkardı?
11 yıllık klasik trompet eğitimi aldım ve bu süreçte İtalya ve Bulgaristan'da birincilik ödülleri kazandım. Ayrıca, sayısız orkestra konserlerinde yer aldım ve birçok masterclassa katıldım. Bu deneyimler, müzikal kariyerimde bana büyük katkı sağladı.
Şu ana kadar 13 single, 2 EP albüm ve 1 stüdyo albümü çıkardım. Single çalışmalarıma "Kabul Ettim", "Hissediyorum", "Kolay Gelir", "Güneye Göçelim", "Kalp Kırıntısı", "Kurak", "Karavan", "Yağmurlar", "Yeter Anla", "Dinle Beni", "Gece Kal", "Hayat Sana Teşekkür Ederim" ve "Yaz Yağmuru" gibi şarkılarım dahil. İlk EP albümüm olan "Uncovered", jazz standartlarını seslendirdiğim altı şarkıdan oluşuyor. Bu albümde "Fragile", "Just the Way You Are", "How Deep Is Your Love", "Just the Two Of Us", "My Funny Valentine" ve "Ain't Nobody" gibi şarkılar yer alıyor.
İkinci EP albümüm "Mektuplar" ise kendi bestelerimden oluşan üç şarkılık bir albüm. Bu albümde "Mektuplar", "Oyuncaklarım" ve "Zamansız" isimli şarkılar bulunuyor.
Son olarak, "Biraz Groove" isimli stüdyo albümümü yayınladım. Bu albümde, kendi bestelerimden oluşan sekiz şarkı yer alıyor: "Kabul Ettim", "Hissediyorum", "Oyuncaklarım", "Yağmurlar", "Kolay Gelir", "Mektuplar", "Zamansız" ve "Kabul Ettim w/ Kaya".
Müzikal kariyerimdeki bu geniş yelpaze hem klasik müzik köklerimi hem de modern müzik anlayışımı harmanlamamı sağlıyor. Her bir eserim, müziğe olan tutkumun ve bağlılığımın bir yansıması.
Müzik tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Klasik müzik eğitimim, müziği ve armoniyi daha iyi kavramama yardımcı oldu ve bu bilgi, müziğimi oluştururken bana büyük bir avantaj sağladı. Bu temel üzerine inşa ettiğim müzik tarzım, çeşitli türlerden ilham alarak şekillendi. RnB, soul, jazz ve alternatif pop müziğimin temel taşlarını oluşturuyor ve bu türlerin birleşimi, müziğimin duygusal derinliğini ve melodik zenginliğini yansıtıyor diyebilirim.
RnB ve Soul müziğin duygusal ve ruhsal öğeleri, şarkılarımda ve vokallerimde yoğun bir şekilde yer alıyor. Bu şekilde, dinleyicilerimle duygusal bir bağ kurma fırsatı yakalayabiliyorum ve bu hislerimi en iyi şekilde ifade etmemi sağlıyor. Jazz’ın sofistike ve zengin armonisi, müziğimde ilgi çekici altyapılar oluşturuyor. Bu tarz doğaçlama ve özgünlük, müziğime farklı bir boyut kazandırıyor.
Alternatif pop ise modern ve yenilikçi yönümü temsil ediyor açıkcası. Pop müziğin geniş kitlelere hitap eden yapısını, alternatif unsurlarla birleştirerek özgün ve taze bir sound elde etmeye çalışıyorum. Bu dört türün birleşimi, müziğimde duygusal yoğunluk, ritmik çeşitlilik ve yenilikçi unsurların harmanlanmasını sağlıyor.
Örnek aldığınız, sürekli dinlediğiniz sanatçı ve müzisyenler var mı? Veya hayatınıza etki eden, size güç veren bir şarkı?
Hayatımın her anında, her dakikasında müzik dinleyen biriyim. Genellikle RnB, soul, jazz ve disco müzik türlerini dinlerim. En sevdiğim sanatçılar arasında Stevie Wonder, Yebba, Kim Burrell, Jill Scott, Ledisi, Moonchild, Mac Miller, Herbie Hancock, Chet Baker ve Ella Fitzgerald gibi isimler var. Bu sanatçılar, müzikal yetenekleri ve duygusal ifadeleriyle beni derinden etkiliyor. Klasik müzikte ise Bach ve Mozart'ı dinlemeyi çok severim. Onların eserleri, müziğin evrensel ve zamansız olduğunu bana hatırlatıyor. Bu sanatçılar ve müzisyenler hem müziğimde hem de hayatımda bana ilham veriyor. Onların müziği, zor zamanlarda bana güç veriyor ve her dinlediğimde yeni bir şeyler keşfetmemi sağlıyor.
Müzisyen bir aileden geliyor olmanın size nasıl avantajları oldu?
Müzisyen bir aileden geliyor olmanın bana birçok avantajı oldu. Annem koro ve şan öğretmeni, babam ise armoni öğretmeni olduğu için, müzik evimizde sürekli olarak var olan bir unsur oldu. Bu durum, çocukluk yıllarımdan itibaren müziğe doğal bir şekilde adapte olmamı sağladı.
Ailem, müzikal eğitimimde en büyük destekçilerim oldu. Küçük yaşımdan itibaren müziğin temel taşlarını anlamam ve becerilerimi geliştirmem için beni teşvik ettiler. Annem ve babamın sahip olduğu bilgi ve deneyimlerden faydalanmak, müzikal yolculuğumda bana büyük bir avantaj sağladı. Aynı zamanda onların rehberliği ve öğretileri, müzik teorisi ve pratiğinde sağlam bir temel oluşturmamda da yardımcı oldu.
Müzisyen bir ailede büyümek, çeşitli müzik türlerini keşfetmeme de olanak tanıdı. Evde sürekli farklı türlerde müzik çalındığı için, klasik müzikten RnB'ye, jazz'dan alternatif popa kadar geniş bir müzikal yelpazeyle tanıştım. Bu geniş yelpaze, müzikal tarzımı şekillendirmemde ve kendi tarzımı bulmamda büyük bir rol oynadı.
Ailemin müzikal geçmişi, disiplinli çalışma ve sürekli kendini geliştirme konularında da bana ilham verdi. Bu nedenle müziğin sadece bir hobi değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu erken yaşta öğrendim. Bu anlayış, müziğe olan tutkumun ve bağlılığımın derinleşmesine sebep oldu.
Sonuç olarak, müzisyen bir aileden geliyor olmak, bana hem teknik hem de duygusal anlamda büyük avantajlar sağladı. Bu durum, müziği hayatımın vazgeçilmez bir parçası haline getirirken, profesyonel kariyerimde de sağlam bir temel oluşturmama yardımcı oldu.
Çocukluğunuzdan beri enstrümanda çalıyorsunuz, trompet eğitiminiz de var başka enstrümanlar da ilginizi çekiyor mu?
Çocukluğumdan beri müziğin içindeyim ve birçok enstrüman çalma fırsatım oldu. Şu an evimde bir stüdyom var ve kendi müziğimi yaptığım için çoğu şeyi kendim çalıyorum. Konservatuvar yıllarımdan beri piyano çaldığım için bu enstrümanı çok iyi kullanıyorum. Piyano, müziğimin temel taşlarından biri oldu ve bestelerimde sıkça yer buldu.
Son yıllarda bas gitar ve akustik gitar çalmaya başladım. Bas gitarı akustik gitardan daha iyi çalıyorum diyebilirim. Bas gitar, özellikle ilgimi çekiyor çünkü müzikteki en önemli öğelerden biri bas sesidir. Bu nedenle, bas gitarı daha iyi öğrenmek için yoğun bir şekilde çalışıyorum diyebilirim.
Müziğin her alanında kendimi geliştirmeyi ve yeni enstrümanlar öğrenmeyi çok seviyorum. Farklı enstrümanları çalabilmek, müziğimde daha fazla çeşitlilik ve zenginlik yaratmamı sağlıyor. Kendi stüdyomda bu enstrümanlarla çalışmak, müzikal yaratıcılığımı da artırıyor ve her gün yeni şeyler keşfetmeme olanak sağlıyor.
Oldukça sakin, insanı rahatlatan bir ses tonunuz ve tarzınız var. Genel hayatınızda da böyle bir karaktere mi sahipsiniz?
Öncelikle çok teşekkür ederim. Evet, genel olarak oldukça sakin ve aşırı pozitif bir karaktere sahibim. Hayatın getirdiği zorluklara karşı iyimser bir bakış açısıyla yaklaşırım ve yaşadığım olumsuzlukları bile pozitif bir şekilde değerlendirmeye çalışırım. Bununla birlikte, çok duygusal bir yapım var ve kolayca duygulanabilirim. Burcum ve yükselenim Yengeç olduğu için bu duygusallık hayatımın her alanına yansıyor. Bu özelliklerim hem müziğimde hem de günlük yaşantımda insanlarla derin ve anlamlı bağlar kurmama yardımcı oluyor.